Merhabalar,
Nasılsınız, umarım keyifler yerindedir :)
Ufak bir gecikme oldu ama geldiiim <3
Bölüm şarkısına tık tık *-*
Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum!
Keyifli okumalar dilerim :*
Yıldıza bir tık *-*
****
'Geçimsizim bugünlerde,
Kimsesizim bu yerlerde,
Değersizim bu ellerde,
Gölgesizim her gün her yerde...' Kulalıklarımdan kalbime ruhuma yayılan şarkı benim gençliğimin, ergenliğimin arayışının şarkısıydı.
Yüzüme vuran rüzgar tenimi dalgalandırdı. Pedalları çeviren bacaklarım güçlü ve heyecanlıydı. Bu heyecanımın sebebi bir yere telaşımdan değildi. Yetişmem gereken bir yer ve kimse yoktu.
İçimde aşkımdan doğan nereye sığdıracağımı bilmediğim, bilmeyince sadece Özdemir'e uzanan ellerimin kuvvetli heyecanı vardı.
Özdemir hayatıma girdiğinden beri geçinmeye meyilliydim. Kimsesiz hissetmeyi bırakalı yıllar oluyordu ama ergenliğimde Candan Erçetin'in sesinden bu şarkıyı dinlemek duygularıma tercümandı. Acılarımın yerini bulan tılsımlı bir gömlek gibiydi. Ben elimle göstermeden acıyan tüm parçalarımı buluyordu.
Yirmili yaşlarımdan sonra ise buna ihtiyacım yoktu. Çünkü biliyordum... Benimle başlamamıştı, ben olmasam da yaşayacakları hayat buydu.
Değersiz hissetmek ise gördüğüm bir şeydi ancak mantığım geliştikçe kendimi bile bile değersiz hissettiğim bir gün olmadı.
Değerim, benim gövdemin tam ortasında ruhumun derinliklerindeydi. Bir başkasının gözünde, sözünde, dokunuşunda değildi.
Denizin kokusundan uzaklaşıp yeşilliğin kokusunu içime çektim ve evimin sokağına girdim.
Bir haftadır bir türlü denk düşemediğimiz biricik arkadaşım ve kızlarıyla çay partisi yapacaktık. Bisikletimi otoparka park edip şarja taktım.
Özdemir'i ararken otoparktan çıktım. "Özdemir Bey, ofisinizde mahsur kalmışsınız diye duydum. Doğru mu?" Keyifli kahkahasını duyduğumda ben de gülümsedim.
Merdivenleri ikişer ikişer çıkarken konuşmaya nefesim yetmeyince apartman boşluğundaki açık olan pencere yaklaşıp soluklandım. "Doğru duymuşsunuz Lavin Hanım, sanırım kurtarmaya geliyorsun."
"Maalesef gelmiyorum. Bugün sana kapalıyım, arkadaşlarımla takılacağım," diyerek bilmişlikle konuştum. "Biliyorum biliyorum. Leyla Aşkın ile arana girmek en son isteyeceğim şey olur. Nasıl geçti günün?" Görüyormuşçasına omuz silktim.
"İşler güçler, senin?" Sıkıntılı bir nefes üfledi, meraklandım. Bir şey gelecekti, anladım. "Bugün Raşit Bey beni aradı. Bu durumu konuşmak istediğini söyledi," homurdandı. Hiç yorum yapmadım, böyle bir konuşma olacağını biliyorduk. Bana içindeki düşüncelerini akıtması için ona alan açtım. "Açıkçası konuşmak istemiyorum. Yüzüne bakmaya tahammülüm yok, ısrarcıydı ama müsait olmadığımı söyledim. Allem etti kallem etti, yarın ofise gelecek. Değişecek bir şey yok ama benim de söyleyeceklerim var."
"Ne söyleyeceksin," diye hızla sordum.
"Ne söyleyeceğimi biliyorsun Lavin. Bu tiyatroya devam edemem, neden onunla çalışmak istemediğimi bilecek. Şimdi görüşmek istememem kendisinden midem bulanması." Güldüm ve ekledim. "Yarın bulanmayacak mı?" Özdemir de güldü. "Bulanacak ama söyleyeceklerime ve duyacaklarıma biraz daha hazırlıklı olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...