30.BÖLÜM

348 44 4
                                    

Merhaba,

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır :)

Bölüm şarkısı var, tık tık :* Teoman - Bugün

Yıldıza bir tık *-*

Keyifli okumalar dilerim!

****

Üç gündür, koskoca yetmiş iki saattir sadece susuyordum ve kusuyordum. Kan kusuyordum. Yalnızca kendi kanımı değil, bu geçmişe ortak olan herkesin kanını kusuyordum.

Boğazım aldığım ve alamadığım nefeslerle yanıyordu. İçim kavruluyordu. Yaşananlar, yaşanamayanlar, mahvolan hayatlar benim içimden, beni yakarak çıkıyordu.

Zihnim her gece yaşamadığım geçmişten bilmediğim görüntüler çıkarıyordu.

Raşit'i, Fethi'yi ve Nevbahar'ı her gece rüyalarımda görüyordum. Onları görmekle yetinmeyip kendimi de görüyordum.

Bu geçmişi öğrenmeyi çok istemiştim. Öğrenince ne yapacağıma dair bir fikrim yoktu. Kim bilir belki rahata ereceğimi düşünüyordum. Ancak öyle olmamıştı. Çok ağır gelmişti, taşıyamayacağım kadar.

Birbirini seven iki insan, günün sonunda kabul edilmediği için kaç hayat mahvolmuştu? Bir ben, iki Nevbahar... Sırf iki adam bir kadına değil de bir erkeğe aşık olduğu için. Raşit ve Fethi eşcinsel olduğu için, birbirlerini sevdikleri için sürgüne terk edilmişlerdi. Neden? Sevmek suç muydu? Ayıp mıydı? Değildi. Cevabı bu kadar basitken neler yaşanmıştı, neler.

Nevbahar... O, bu hikayenin neresindeydi? Durmak istediği yer, kendi düşünceleri çok korkunçtu. Ki onun bile kendi hikayesinde az çok haklı olduğu yerler vardı, bana kadar. Bana yapmış olduğu her şey rezillikti.

Başka bir yolu olmalıydı, başka bir hayatı sonrasında seçebilirlerdi.

Raşit, kendini bu hayattan kurtarabilirdi. Gidebilirdi, Fethi Bey ile başka bir şehre, ülkeye gidebilirdi.

Nevbahar'a dokunmak zorunda kalması gerçeği daha çok kan kusmama sebep oluyordu. Başka bir yolu olabilirdi.

Olsaydı eğer ben doğmamış olacaktım.

Allah'ım bu his içimi öyle bir boşlukla kaplıyor ki sanki tüm nefeslerimi yutuyor. İçimdeki boşluk, nefeslerimi kesiyor.

Bunca yaşanan acı içinde yine de doğmuş olabilmeyi istemem bencillik miydi? Ben, onlarla hayatımı bir tutmuyordum ki. Doğmamış olmayı istemezdim. Bu dünya bana çok şey katmıştı. Toprak bana hayat vermişti, ben de topraktan aldıklarımı toprağa geri vermiştim.

Bu geçirdiğimiz üç günde, odadan hiç çıkmamıştım. Dışarıdan bakıldığında pasif bir hayat yaşıyordum ama zihnim öylesine aktifti ki.

Yataktan banyoya, banyodan balkona oradan tekrar yatağa geçiyordum.

Özdemir'e ne konuştuğumuzu, ne öğrendiğimi, mektubu anlatmadım. Eve girdiğimden beri evdeki hiç kimseyle konuşmamıştım. Özdemir'in ufak sorularına cevap vermekle yetiniyordum.

'Aç mısın Lavin?'

'Bu kadar kusman normal mi?'

'Uyudun mu?'

'Ne zaman konuşacaksın?'

Bu sorulara cevaplarımın çoğu hayırken, sonuncusu bilmiyorum. Ona bunları yaşatmak beni mahvediyordu. Özdemir bunların hiçbirini hak etmiyordu.

Bu geçen günlerin birinde bu kadar kısa konuşamadığım tek kişi Perihan'dı. Onunla telefonda konuşurken Özdemir, beni yalnız bırakmıştı. Perihan'a dilim döndüğünce her şeyi anlatmıştım. Şok olmuştu, hiç beklemiyorduk. Hiç.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin