Merhabalar,
Nasılsınız? Keyifler yerinde mi? :)
Perşembeden önce ufak bir alıntı ile buradayım! 24 Mart Perşembe akşamı yeni bölümde görüşmek dileğiyle!
Keyifli okumalar, yorumlarınızı bekliyorum! <3
Yıldıza bir tık :*
****
Evin kapısına geldiğimizde ağzının içinde sinirle mırıldandığını duydum. "Ben artık orada nefes alamam Lavin." Kilidi döndüren elim buz kesilerek dondu. Hızla ona döndüğümde bakışlarında daha önce görmediğim bir koyuluk vardı.
Ağzımı açıp tek bir kelime edemedim. Baktı ki ben dondum kaldım, belimden nazikçe tutarak beni kenar çekti. Kapıyı açtığında sessizce içeri girdik. Mutfağa girdiğinde peşinden ben de gittim.
"Özdemir..." Sesim neden utanç doluydu, ben de bilmiyordum. Aldıklarımı tezgaha tek tek çıkarmaya başladı. Ona baktım, bir şey söylesin diye baktım. "Özdemir, ben sana kendi hayatınla ilgili bir karar ver diye anlatmadım. Sorun çiftlikte çalışman değil." Başını sağa sola salladı.
Yanına adımladım, yüzünü avuçlarımın arasına aldığımda parmak uçlarımda yükselmiştim. Elindekini tezgaha bıraktığında avucunu belimde hissettim. "Bunu istemiyorum Özdemir." Bana burukça gülümsedi.
"Lavin, sevgilim, yapamam. Kendimi biliyorum. Orada duramam." Yüzünü daha çok kendime çektiğimde nefesi yüzüme çarpıyordu. "Ama bu senin işin ve sen işini seviyorsun. Çiftliği seviyorsun." Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı, şakağıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Evet, işimi seviyorum. Ancak ben işimle bir zulme ortak olmak istemiyorum. Bir zamanlar senin ölümünle sulanan topraklara elimi bile sürmek istemiyorum." Gözlerim yandı, içim titredi. "Çiftlikte olmak güzeldi ama artık değil. Lavin," adımı söylemesiyle yüzünde dolaşan bakışlarımı gözlerine çevirdim. Öyle bir baktı ki ruhumun tüm derinliklerini kendi içine kattı. Bu daha öncesinde şahit olduğum bir bakış değildi. Beni yuttu kendine kattı. Özdemir'in dünyasına girdim. "Seni seviyorum. Dün geceden beri bunu düşünüyorum, ben seni çok seviyorum Lavin. Sanki sen kalbimin tam ortasındaymışsın da gece anlattıklarınla kalbimin ortasından bıçaklanmışım." İtirafıyla gözlerinin etrafı kızardı, dudakları titredi. Nefesleri benden bir tepki beklerken sıklaştı.
Bir elim yüzünde kalmaya devam ederken diğer elimle ensesini kavradım. Dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdum. Evet, Özdemir'in dünyasına girdim ama onu da dünyama kimseyi davet etmediğim gibi davet ettim.
Beni çabucak kabul etti, belimi daha cesur kavradı. Parmak uçlarımda durmaktan yorulduğumu anladığında beni kucağına aldı.
Dudaklarından tüm tadını emdim, bizi nereye götürdüğü ile hiç ilgilenmedim. Onun kucağındaydım ve gerisi umurumda değildi. Varlığını duyumsamak için üst dudağını ısırdım ancak karşılığı gecikmedi. Çarpışan dillerimizin arasından dişlerini dudağımda hissettim. Acı ve haz duygusuyla kucağında kıvrandım. Keyifli soluğunu tenime hapsetti.
Gözlerim tutkunun sarhoşluğundan ayılırken salonda koltukta oturduğumuzu yeni anladım. Parmak uçlarımı yüzünün çizgilerinde ve sakallarında gezdirdim. Gözlerine doğru nefesimi üfledim, gözleri kapandığında dudaklarımı gözlerine bastırdım. Tarazlı sesimle "Seni seviyorum Özdemir. Kalbimin ortasındaymışsın gibi...," dedim ve haylaz gülümsemesiyle gözleri açıldı.
****
Aman aman, neler olmuş?
Hepsinin cevabı bu perşembe akşamı yeni bölümde olacak!
Oylarınızı ve yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen. <3
Yeniden görüşene dek sağlıcakla kalın! :*
Sevgiler,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Dragoste12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...