Merhaba,
Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır :)
Bu bölümü kontrol etmeye vaktim olmadı maalesef, hatalarım varsa ki olabilir bu seferlik mazur görün <3 Sonrasında kontrol edeceğim...
Yıldıza bir tık *-*
Yorumlarınızı bekliyorum!
Keyifli okumalar dileriim <3
****
Özdemir ruhunun duymadığı bir canavarla bugün çıplak bir gözle tanışmıştı. Anlattıklarımdan fazlasını görmüştü, kendi gözleriyle. Bir canavar tarafından sihirli kelimelerle ikna edilmeye çalışılmıştı, bir başka zaman olsa kanardı ama şimdi gözü açılmıştı.
Ben anlatmasam yine kanardı... Ne garip?
Bir insan kendi bedenine ne kadar yalancı ruh hapsedebilir? Kendini nasıl kaybedebilir? En önemlisi, neden kendine bir yabancı olur? Duygularını neden göstermez?
Benim için Raşit, tüm bu soruların tanımıydı ancak cevabı yoktu.
Raşit kimin ayağına giderdi? Bu hayatta kolay kolay kimsenin ayağına gitmezdi, yaptığında küçük düşürücü bir adım yoktu fakat bu onun için boyun eğmekti.
Raşit, Özdemir'e adım atmaktan gocunmuyordu. Haklıydı, kim inşa ettiği kalelerinin bir dalganın altında yok olmasına dayanabilirdi?
Bugün ne istediğini çok iyi biliyordum. Geçmişe gidip beni bir yangının vicdanına değil, kendi çıplak ellerine teslim etmek istiyordu.
Düşüncelerimle tüylerim ürperdiğinde Özdemir parmaklarını kolumda gezdirdi. Beni kucağına sığındırmıştı ama sığınan ben değil, Özdemir'di.
"Diretti, bu kararımın sebebini bildiğine ilk başta değinmedi ama suratına bakacak mide bulamadığımda kabul etti. Seni öldürmek istediğini kabul etti Lavin. Açıkça söylemedi ama ikimiz de anladık," sesi boğuktan öteydi. Kabul edemediği her bir gerçek nefesini kesiyordu. "Suratına bir tane patlatmamak için kendimi o kadar zor tuttum ki ya da o oksijen tüpünü kapatıp sana ne yaşattığını ona göstermemek için." Sözlerinin devamını benim gülüşlerim böldü. Sıkıntıyla kıpırdandı, gülmeme sinirlendi ama bir şey demedi.
"Bunu ben yapmıştım. Eğer içinde kaldıysa..." Burnumu sıktı. Konuşmasına beni öpmeden başlamadı. "Seni, bizi neye dönüştürüyor? Kendi bu hayata kurban gittiği için herkesi onunla beraber sürüklemek istiyor. Neden, diye sordum. Cevap bile vermedi. Onun bir cevabı yoksa benim de ne geriye ne ileriye bir adımım olur."
Özdemir kelimesi kelimesine ne konuştuklarını anlatamadı. Biliyorum, benim için kötü şeyler söyledi. Özdemir'i sinir edecek yorumlarda bulundu. Hepsini biliyorum. Sevgilim kalbim kırılmasın diye her neyi gizliyorsa zaten ben onların içinden çıkıp geliyorum.
Şu anda telafi edilmesi gereken bir kalp varsa bu Özdemir'in kalbi. Yakasını açtığım gömleğini biraz daha sıyırdığımda hızla bana baktı. Tenine her habersiz dokunuşumda gözleri gözlerimi arıyordu.
Ona tüm benliğimle gülümsedim. Parmaklarımı yavaşça göğsünde gezdirdim, ürperdi. Boynuna yerleştirdiğim dudaklarımla ıslak öpücüklerimi ona armağan ettim. Yumuşak tenini önce kokladığımda artık rujum da kokuyordu, dilimi hafif hafif sürttüğümde nefesi içinde asılı kaldı. Güldüm. Yakaladığım tenini emdim, o altımda kıpırdanıp daha fazlasını istedikçe hep daha fazlasını verdim. Sonunda göğsüne ulaştığımda öpücüklerimi kalbinin etrafına bıraktım.
Kalbini dudaklarımla sardım artık üzülmesini istemiyordum. Parçası olmadığı bir geçmişin tarafı bile olması fazlasıyla bir sorumluluktu. "Boş ver sevgilim. Söyleyeceklerini söylemişsin bundan sonrası senin için boşa çırpınış olur. O geçmişe dair daha fazla sorumluluk almanı istemiyorum." İki parmağıyla çenemi kavradı, yüzlerimiz aynı hizaya geldi. "Senin geçmişin Lavin. Sana ait olan her şey kalbimdeyken nasıl sorumluluk alamam?" Dudaklarımdaki gülümseme ona olan sevgimin dışa vurumuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...