Merhaba,
Nasılsınız?
Bugün resmen bölümü atmayı unutuyordum...
Bu bölüm Lavin'in geçmişine ortak olacağımız kapılardan birindeyiz. Bakalım neler olacak?
Sizden yorumlarınızı benimle paylaşmanızı istiyorum... Acaba hikayeyi okuyan herkes hikaye için olan düşüncelerini benimle paylaşabilir mi? Lütfen <3
Keyifli okumalar! :*
****
Bir an için telefonu kapatmayı düşündüm ama bunu yapmam çok saçma olurdu. Telefonu düştüğü yerden kaldırmadan önce gece lambasını açtım ve geceliğimin yakası ile saçlarımı düzelttim. Yüzümde mahcup bir gülümse varken telefonu artık elime aldım.
Özdemir yüzünde geniş bir sırıtma varken ekran bakıyordu. Hayli rahattı ve mutluydu.
Badem başımın üstüne çıkarak yatağın başlığına yanlamasına yattığında Özdemir kısık sesli bir kahkaha attı. "Yoksa Badem mi aradı diyeceksin?" Bu pişkin sorusuna karşılık ona gözlerimi devirdim, alt dudağımı dişledim.
Bir şey söylemem gerekiyordu.
"Hayır, ben aradım." Özdemir'in yüzündeki sırıtma genişlerken kaşları merakla havaya kalktı ve ekrana iyice yaklaştı. "O zaman bana bir şey göstereceksin... Değişik bir saat ama olsun. Göster, bekliyorum." Çığlık atmak ve kafama bir tane yapıştırmak arasında gidip geliyordum. Her ikisi de cazip geliyordu. Oflarken "Özdemir gecenin bu saatinde sana ne gösterebilirim," diye sordum. Ekrandaki yüzüm somurtkandı.
Özdemir yatağında rahatça kaydı ve bir kolunu başının altına aldı. Kırmızı biçimli dudaklarını gülmemek için dişledi.
Bu saatte, bu arama gerçekten çok tehlikeliydi.
Harika.
"Güzel şeyler gösterebilirsin, sana ilgilendiğim şeylerden bahsettim." Derken gözleri haylazlığıyla parladı. Ona ikinci kez gözlerimi devirdim, bu halime dudaklarını büzdü.
Dayanamadım, en sonunda ben de güldüm. "Yanlışlıkla aradım." Yine sessizce bir kahkaha attı.
Anlaşılan evindeki herkes uyuyordu. Zaten bu saatte aklı başında olan herkes uyurdu.
"Profil fotoğrafıma bakıyordun ve yanlışlıkla tıkladın. İyi ki uyumuyordum yoksa bunu kaçıracaktım. Hangi fotoğrafım var? Umuyorum buna değecek bir fotoğrafım vardır." Çığlık atmamak için yanaklarımın içini ısırırken bu rahatlığı bir yandan bana iyi geliyordu.
Şu an hem flört ediyorduk hem de birbirimizle tatlı bir şekilde uğraşıyorduk. Bu ikisinin arasını tutturabilmek gerçekten kolay değildi. Bunu sağlayan tecrübe miydi yoksa ikimizin karakteri miydi bilmiyordum ancak zor durumda kalsam da bu aramayı yapmaktan bir şekilde memnun olmuştum. Özdemir bunu sağlamıştı. Bu başarısına karşılık oyununa katıldım.
"Buna değecek bir fotoğrafın vardı, çok hoştu." Dediğimde kaşları havalandı böylece alnı hafifçe kırıştı.
Dudaklarım bilmişlikle iki yana kıvrılırken "Balık tutmayı seviyorsan bir gün beraber tutalım. Ben çok iyi balık tutarım," dedim. Buna şaşırdı. "Öyle mi? Bunu bilmiyordum, nasıl öğrendin?" Diye sordu merakla.
"Elbette kendim öğrendim, Özdemir. Sen nasıl öğrendin?" Sorumu sorarken bir yandan da esnememi bastırmaya çalışıyordum ama Özdemir fark etti. O da benimle beraber esnedi. "Ben babamdan öğrendim ve seviyorum. Mutlaka beraber tutalım sonra birlikte pişiririz." Dedi keyifli bir sesle. Ben de keyifle gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...