Merhaba, nasılsınız?
Umarım her şey yolundadır.
Geçmişe gidip geldiğimiz bir bölüm sizinle...
Yorumlarınızı merakla bekliyorum. <3
Keyifli okumalar!
****
Lavin 10 yaşında...
Okul formamı üstümden çıkarmaya çalışırken külotlu çorabımı okul sırasına taktığımı fark ettim. Bunu yapmamayı bir türlü öğrenememiştim. Yırtılan çorabıma üzgün gözlerle baktım. Çorabımdan bebek yapabilirdim, yüzümdeki hüzünlü ifade bu fikirle kayboldu.
Formamı askıya asıp dolaba astım, çorabı çekmeceye kaldırdım. Ağacın dalları değen penceremden kararan havaya baktım. Koca evde yalnızdım. Evde, benden ve gölgelerden başka kimse yoktu. Düşüncelerimle ürperdim ama korkmadım. Sonuçta ben büyümüştüm.
Ağacın dalı penceremin camına çarptı, birden sıçradım. Hızla pijamalarımı giyindim. Ayıcıklı pijamalarım en sevdiğimdi sonra Heidili pijamalarımı çok seviyordum. Zaten başka bir seçeneğim de yoktu çünkü beni alışverişe götürecek kimse yoktu. Bu ikisini Gıcık Fethi Bey almıştı. Burnum bu hatırlamayla kırıştı.
Akşam yemeğimi yemiştim ve yapacak pek bir şeyim kalmamıştı. Nevbahar, ben yemek yerken habersizce çıkmıştı. Kim bilir ne zaman gelirdi? Raşit gelse bile bana bakmaya gelmezdi. Üst katta tek başına otururdu eğer Fethi Bey ona misafirliğe gelirse belki bana da uğrardı. Eğer sıkıcı bir günü bitirmek istiyorsam yapacağım en iyi şey uyumaktı.
Kapalı kapımı usulca açtım, sarı ışığı yanan koridorun iki ucunu kontrol ettim. Bir ses yoktu. Korkacak bir şey yoktu. Odamdan banyoya tam altı adım vardı. Gidip geri odama dönebilirdim. Korkmuyordum. Kimseye ihtiyacım yoktu.
Koşar adımlarla banyoya girdim. Kollarımı katlayıp dişlerimi fırçalamaya başladım bu sırada gözlerim sağ elime kaydı. İyileşmişti. Elimi iyileştirmiştim.
Bak Lavin, demek ki geçmeyen hiçbir acı yokmuş. Elim nasıl da acıyordu ama geçmişti. Yanık kokuyordu ama geçmişti. Demek ki acılar geçebiliyor ancak izi kalıyor.
Acı geçsin ama izi kalabilir. Bir daha öyle canım yanmasın. Yanmasın.
Ağzımı çalkaladım, yüzümü yıkadım ardından saçlarımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Yamuk bir at kuyruğu olmuştu ama olsun. Zamanla düzeltecektim. Benim de saçlarım bir gün Sema'nınki gibi olacaktı. Hem Sema kendisi bile toplayamıyordu saçlarını. Onun da saçlarını annesi toplamasın da göreyim.
Sağ elimi iki kez öptüm, arkamda sallanan saçlarımı sağ elimle sevdim. Benim kimseye ihtiyacım yok. Kimseye.
Banyonun ışığını kapatmadan hemen odama döndüm. Raşit odamın ışığından rahatsız olduğu için kapımı kapattım, penceremin üstten açık olup olmadığını kontrol ettim. Böyle açık olunca üşüyordum ama kapatınca nefes alamıyormuşum gibi geliyordu. Sanki... Sanki çiftlikteki o gece gibi nefesim kesiliyormuş hissi geliyordu. Hem yorganımın üstüne battaniye alınca üşümüyordum. Yine öyle yapardım.
Gece lambamı açtım. Yatağıma girdim, başlığın arkasına sakladığım günlüğümü çıkardım.
14 Mart 2001
Sevgili Günlük,
Şaşırdın mı? Tarihler sağ üst köşeye atılırmış. Bunu yeni öğrendim. Bilmediğim için hep sol tarafa yazıyordum ama öğrendim. Artık böyle yazacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romance12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...