Merhabalar,
Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır ve herkesin sağlığı yerindedir :)
Bu hafta bilerek bölümü bugün yayınlamak istedim çünkü Yakamoz'u, kendi içimde yazmaya başlayalı 24 Haziran 2022 tarihi itibariyle bir sene oldu.
11 Temmuz 2022'de ise Yakamoz'un Wattpad'deki birinci senesi olacak <3 İyi ki yazmaya başlamışım, bu yolculuğa eşlik eden herkese teşekkür ederim <3
Bölüm şarkımız Asu Maralman - Sabah Ola Hayrola
Yıldıza bir tık *-*
Keyifli okumalar <3
****
Özdemir Bey'in yerli ama yersiz isteği üzerine evden taşınmasına pardon, evden çıkışına yardım etmekle görevlendirilmiştim. Kendisi bir gelinmişçesine bu süreci inanılmaz bir şekilde abartmıştı. Günlerdir odasında toparlanmaya çalışıyordu ama şu an gördüğüm dolaplar toparlanmış değildi. Daha çok yaramaz bir çocuk gibi odasını dağıtmıştı.
Evden gidip sanki bir daha dönmeyecekmişçesine bir tören istiyordu. Sanki on beş dakika yürüme mesafesine değil de on beş günlük yolculuğu sürecek bir gurbete gidiyordu. Ki bu teknolojide öyle bir gurbet var mıydı, bilmiyorum.
İyi ki, dedim. İyi ki Özdemir'in bu antin kuntin seyahatlerine denk gelmemişim. Canım sevgilim kutlamaları, abartmaları seviyordu. Tören seviyordu. Onun için parti hep devam etmeliydi.
Hülya'nın kendisine yaptığı göndermelere tanık olmak ise en keyif aldığım anlardı. Bir de taşınmadan önce kendince bir temizlik sürecine girmişti. Kullanmadıklarını verilebilecek durumdaysa veriyor, değil ise geri dönüşüme ya da çöpe yolluyordu. Bu çok mantıklıydı ama bu akşam artık bu terane bitmeliydi.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi Özdemir'in halası gelmişti. Hülya, sakin kalmak için çok sabrediyordu ancak kadın insanın cidden bam teline basıyordu. Bugün ilk defa kendisini görmüştüm. Bakışları şimdilik yetmişti. Kamuran Hala...
Ali, Özdemir'i acilen işe çağırınca Hülya ile odada yalnız kalmıştık. Özdemir'in eşyalarını valizlere ve kolilere yerleştiriyorduk. Özdemir geldiğinde ise arabaya taşıyacaktık. Meyra, Burak çok huysuzlandığı için parka kaçmıştı. Kaçmasalar bile işte o kadar yorulmuştu ki eline bir pantolon almasına dahi izin vermezdim. Gözleri kıpkırmızı gelmişti, Burak tuzu biberi olmuştu.
Hümeyra Teyze, sevgili görümcesini salonda ağırlıyordu. Görümcesinin dikkatini çektiğimin farkındaydım. Benimle yakından tanışmak istemişti ama evdekiler bir şekilde bunu engellemişlerdi. Benim zaten gereksiz kan bağına alerjim vardı. Ben tokum, almayayım Kamurancığım.
"Ee," dedi Hülya kitapları raftan indirirken. "Sera nasıl gidiyor?"
Dolabın önüne çöküp oturdum. "Yorucu ya," dedim kendime çektiğim dizlerime başımı yaslarken. "Sera her zaman böyle fakat beni çiftliğin takip edilmesi gereken işleri yoruyor. Fethi Bey'in aklı hiç yerinde değil, bana asla yardımcı olmuyor. Elinde değil, kendi kendime çözmeye çalışıyorum." Söylediklerime dudak büküp yatağın üstündeki tuzlu kurabiyelerden birini uzattı. Resmen içimiz geçmişti.
"Bence bu zamana kadar iyi kotardın," dediğinde ona öpücük attım. "Senin işler nasıl?" Özdemir'in eşyalarına içinden homurdanırken tekrar bana döndü.
"Ben kışa doğru yoğunlaşırım. Havalar soğusun, örgü zamanı başlar," dedi ardından kıkırdadı. "Lütfen Lavin, bir kış günü gel. O karışıklığı görmeni isterim, o renk bulma telaşını bir daha nerede görürsün bilmem." Hevesle başımı sallayıp ardından ekledim. "Yazın balkona sedir yaptırdık ya, ona bir battaniye örmek istiyorum. Arada akşamları oturuyoruz. Gerçi çok soğuklarda oturamayız ama akşamları bir şey örmek güzel oluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Romantizm12 yaşındayken şöyle bir cümle okumuştum ve bana öyle derinden dokunmuştu ki... Kalbimdeki sızıyı dün gibi hatırlıyorum. 'Perdeleri güneş yıpratır çocuk, kızlarıysa babaları.'* Ben yıpratılmamıştım bile. Benim canıma kastedilmişti, aldığım nefese gö...