29.BÖLÜM

343 42 19
                                    

Merhabalar,

Nasılsınız? Umarım herkesin keyfi ve sağlığı yerindedir :)

Bölüm şarkımız var <3

Yıldıza bir tık *-*

Keyifli okumalar dilerim :*

****

Avluya inen merdivenleri hızla aştığımızda nefesimin boğazımda asılı kaldığının farkındaydım. Halam girdiği şokla hızlı nefesler alıp vererek bir an önce cenaze arabasına ulaşarak onun doğru adrese gelmediğini kanıtlamak istiyordu.

Ancak duran cenaze arabası hiç de yanlış bir adrese gelmiş gibi durmuyordu. Arkadan bir arabanın daha sesi duyulduğunda artık emindim, cenaze bize gelmişti.

Behçet Efendi ve eşi Zeynep Teyze mutfağın arka kapısından çıktıklarında onlar da korkuyla bize baktı. Evin diğer halkı ise uyumaya devam ediyordu.

Cenaze arabasının kapısı açıldığında inecek kişiyi merakla bekledim, bu sırada arkadan gelen araba yolun kenarına park etti.

Fethi Bey çökkün ve düşmüş omuzlarıyla cenaze arabasından indiğinde Cavidan Hala'mın boğuk nefesini duydum. Gözlerimin büyüdüğünün ağzımın şaşkınlıkla açıldığının bilincindeydim.

Raşit ölmüştü, Raşit Menderes ölmüştü.

Bunu bekliyordum. Sadece ben değil, hepimiz bekliyorduk. Yaşamının son demlerinde olduğunu kendisi de biliyordu. Şimdi bu uzun bedenini dünyaya sığdıramayan kamburu çıkmış Fethi Bey ise hepimizden daha iyi biliyordu. Raşit'in yarınlara kalan nefesinin çetelesini tutarak anılar yaratıyordu. İkisi için.

Ölüm bir kez içeri girdi mi, onu kimse tutamaz demiştim Fethi Bey'e. Girdi ve ortaya her şeyini koyacak Fethi Bey, hiçbir şey yapamadı. Ölüm can dostunu alarak onu yalnızlığa değil, kimsesizliğe terk etti. Raşit'in ölümü ona diz çöktürttü.

Fethi Bey'in sarsak adımları boşlukta yürürmüş gibiydi. Acılı bir haykırışla Cavidan Hala'mın üstüne doğru yürümeye başladı. Yaralı bir hayvan gibi acı içinde haykırıyordu.

Can havliyle açılan ve kapanan kapıların sesini duydum. Birkaç dakika içinde tüm ev halkının buraya damlayacağını biliyordum.

Ben nasıl mı duruyordum?

Yabancıydım.

Bu aileye, bu dostluğa her şeye yabancıydım. Her zaman olduğum gibi. Buradaki öfke dahi bana ait değildi. Ben onların bir parçası değildim, onlar da benim. Her zaman olduğu gibi.

Fethi Bey'in gözünü bürüyen öfkenin sebebini bilmiyordum ancak Raşit'in geçmişiyle hatta hepsinin geçmişiyle bağlantılı olabileceğini az çok tahmin edebiliyordum. Belki de benim öğrenmek için yanıp tutuştuğum gerçek hepsinin kelimelerinde, Fethi Bey'in acı dolu haykırışlarının içindeydi.

Arkadaki arabanın içinden Dursun Bey indi ama cenaze arabasının yanından ayrılmadı. Efendisini ölüme uğurlarken de yalnız bırakmadı. Ne büyük bir sadakat.

Eniştem, Rasim ve Reşat Amca'm yüzlerindeki dehşet ifadesiyle geldiler. Nur Yenge'm ve Özdemir ise onlardan bir dakika sonra geldi.

Özdemir aksayan adımlarla da olsa yanıma geldiğinde kendimi güvende hissettim. Güvendeydim ama soğuk hissediyordum. Ölümün soğukluğu içimdeydi.

"Siz," diye gürledi Fethi Bey. Sesinin rengiyle kalbim sıkışıyordu. "Siz onu mahvettiniz. Neden? Hepiniz öldürdünüz, onu kanser değil siz öldürdünüz. Neden? Sırf size benzemiyor diye. Aman Menderes'lere bir leke gelirse ne yaparız? Ne yaparız, söylesene Rasim? Dün buradaydık." Fethi Bey'den başka kimse konuşmuyordu. Sanki hepsi günün birinde böyle bir kıyametin kopacağını bildiğinden buna hazırlıklıydı.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin