46. Bölüm

30.3K 2.5K 1.9K
                                    

:)

Eğer dikkatinizi çekerse 'Yabancı Tanıdıklar' adlı yeni kurguma profilimden göz atabilirsiniz <3

|4.673 kelime|

*Yazgı Beren*

Duvara yaslanıp nefesimi bir kez daha derin bir şekilde verdiğimde, artık ciğerlerimde hava namına bir şey kalmamıştı.

Beynim sıcaktan erirken, önünde durduğumuz hastanenin kalabalıklığı da kafama sıkmamı tetikliyordu.

Yaz meyvesi tadında bir donduma olsaydım kesinlikle beyin aromalı olurdum sanırım. Yani sıcaktan eriyen beynimin, dondurma olmaması dışında bir şey olması imkansızdı.

Etrafımada ki kalabalığa bir kez daha göz gezdirip, tekrardan nefesimi verdim. Felaket kalabalıktı ve biz bu kalabalığın arasında bekliyorduk.

Yankının midesi çok kötü olmuştu ve biz de onu hastaneye getirmiştik. Doktorda durumunun kötü olduğunu söyleyip serum takmıştı.

Bizler de birer aksilik çekici insanlar olduğumuz için yine bütün aksilikler bizi bulmuş ve bugün hastaneye kaldırılan bir aşiret reisi dedenin akrabalarının oluşturduğu kalabalığın arasına düşmüştük.

İçerisi kalabalık olmasın diye, haklı olarak bizi de almıyorlardı. Biz de kapıda sürünüyorduk iki saattir.

Ulan yazıktı ya çocuğa. Sırf yemek yeme uğruna midesini mahvetmişti...  Nerden baksan kral hareket ama yine de midesini bozması üzücüydü.

Onu bir an öyle görünce cidden kendimi kötü hissedip hızla yanına gitmiştim. Ne kadar kötü bi durumda olsa da, yanına gidince o kadar tatlı bakmıştı ki...

"Oğlum gidin de şunları içeriye sokun!" Kulağıma dolan bağırtıyla kafamı kalabalığa doğru çevirdim. Orta yaşlarda bir kadın ilerde oturan genç bir gruba hitaben bağırıyordu. Aynı zamanda elinde ki poşetleri sallıyordu. Galiba akrabalardı. 

"Ya ana almıyorlar işte. Neyi zorluyorsunuz anlamıyorum ki." diye söylenerek ayağa kalktı bir çocuk.

Onları umursamadan ben de yaslandığım duvardan ayrılıp Yamaç abimin yanına gittim. Abim anında kafasını yerden kaldırıp kolunu omuzuma attı ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Artık içeriye giremez miyiz? Merak ediyorum." dedim merakla. Abimin bu laflarım üzerine kaşları çatıldı.

"Neyi merak ediyorsun abicim? Zaten Berker durumunu bildiriyor bize." dedi sinirle gülümserken. 

Gözlerimi devirip kolumu abimin karnına yavaşça geçirdim. "Of abi, çocuk kötü oldu. Sen ne diyorsun."

"Kötüyse kötü. Biz üstümüze düşen görevi yaptık. Şu an burada olmamız bile saçmalık. Sen istiyorsun diye buradayız." dedi çatık kaşlarıyla. 

Onlara kalsaydı hastaneye gelmemizin bir amacı yoktu. Daha doğrusu bizi ilgilendiren bir durum yokmuş. 

Ama vardı. 

Yani vardır mutlaka.

"Of abi. İnsanlık görevi diye bir şey var ya hani. Haberin var mı ondan?" dedim yine göz devirerek. 

"Umarım sadece insanlık görevi içindir Beren. Umarım." deyip eli belimdeyken yürümeye başladı. 

"Afedersin ama başka ne için olacaktı?" dedim bıkkınca. 

Eliyle yüzümü kapattı. "Boşver abicim. Boşver." dedi ve önüne geldiğimiz hastane kapısının önünde durdu.

"Dayı içeri girebilir miyiz artık? Arkadaşa bakmamız gerekiyor." dedi güvenlikçi dayıya doğru eğilerek. Güvenlikçi dayı bir süre ikimizi süzdü. Ardından da kapıyı açtı.

Korhanlar ||tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin