Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Ellerime baktım. Buzlar erimişti.
Yanıma baktım. Bakugou ve Momo buradaydı.
Momo: Asya?? Oh şükürler olsun!
Ben: Saat kaç?
Bakugou: Gece 3.
Ben: Villainleri... yendiniz mi?
Momo: Sen bayıldıktan sonra hocalar geldi. Ardından Toga Dabi'yi alıp kaçtı. Shigaraki, Kurogiri ve yanlış saymadıysam 7 villain daha vardı. Onlarla biz savaştık. Gerçi sadece öğretmenler bile onların üstesinden gelebilecek güçteydi. Öğretmenler de bize yardım etti zaten.
Ben: Yaralanan olmadı değil mi?
Momo: Hayır olmadı. Bu arada... harikaydın! O villain ile profesyonel kahramanlar bile baş edemiyordu! Bunu nasıl yaptın?
Ben: Çünkü... ben güçlüyüm. Özgünlüğüm tenimle uyuşmasa bile öyleyim. Daha da güçleneceğim.
Momo: Şu an herkes senin Dabi denen villaini nasıl
yendiğini konuşuyor!Ben: Umrumda değil.
Odaya Aizawa hoca girdi.
Aizawa: Yaoyorozu! Bakugou! Odadan çıkın.
Momo: Tamamdır!
Odadan çıktılar.
Aizawa: Öncelikle geçmiş olsun. Notlarının iyi olduğunu biliyorum ama fiziksel olarak nasıl bu kadar geliştiğini merak ediyorum. O villaini tek başına yenmiş olman bir yana içeceklerdeki zehri farkedip çoğu insanı kurtarmış olman bu yıl ve gelecek yıldaki notlarını önemli derecede etkileyecek. Ayrıca soğukkanlılığını koruyarak insanları tahliye etmiş, güvenliklerinden tam emin olabilmek için 2 kişi göndermişsin. Derste öğrendiğin gibi de villain saldırılarında önce insan hayatına önem vermiş ardından ne istediklerini sormuşsun. Bu ciddiliğin aynısını önümüzdeki yıl da görmek istiyorum.
Ben: Tamamdır. Derste öğrendiklerimi uyguladım. O villaini nasıl yendiğimi soracak olursanız özel bir şey yok. Fiziksel olarak yine aynıyım. Sadece düşmanınım zayıf noktasını belirleyip rastgele saldırılar yapmadan düşmanı etkisiz hale getirdim. Ve en sonunda onun etkisiz hale geldiğinden emin olabilmek için yoğun bir buzla etrafını kapladım. Bundan emin olduktan sonra gücümün sınırına ulaştığını farkettim ve bayılmışım.
Aizawa: Anlıyorum.
Ben: İçecekten içenler ne durumda?
Aizawa: Hepsinin mideleri yıkandı. İçecekten bir numune aldık ve laboratuvara incelemeye gönderdik. Hepsi senin sayende iyiler.
Ben: Ben sadece yapmam gerekeni yaptım.
Aizawa: Tekrardan geçmiş olsun.
Öğretmen odadan çıktı ve bu sefer Bakugou geldi. Çok sinirli duruyordu.
Ben: Bir sorun mu var?
Bakugou: Benimle dalga geçmeyi kes!
Ben: Neler oluyor?
Bakugou: Ne mi oluyor? NE Mİ OLUYOR?! ORADA ÖLEBİLİRDİN LANET OLASI GERİZEKALI!
Ben: Bu benim görevimdi. Yapacak bir şey yok.
Bakugou: Sana benim arkamda kalman gerektiğini söylemiştim! DEĞİL Mİ?!
Ben: BİR KORKAK MI OLSAYDIM?! ZATEN HEP BİR KORKAK GİBİ DAVRANDIĞIM İÇİN BU HALDE DEĞİL MİYİM HA?
Yine ağlamaya başladım.
Bir süre sessizlik oldu.
Bakugou: Kendince haklı olabilirsin ama benim de kendimce haklı olduğumu bil.
Ben: Sadece bir şey söyle! Güçlüydüm değil mi? Özgünlüğümü iyi kullanabildim mi?
Bakugou: Beni hayretler içerisinde bıraktın. Ama bu benden daha iyi olduğun ve sana hala sinirli olmadığım anlamına gelmiyor.
Odadan çıktı.
Aslında onu anlayabiliyorum. Söylediği doğruydu. İkimiz de kendimizce haklıyız. Beni kaybetmekten korkmuştu. Bu duyguyu en iyi ben biliyorum...
Aklıma o villain geldi. Dabi. Onun da özgünlüğü teni ile uyuşmuyor. Bana baktığı zamanı hatırlıyorum. Ellerini ve ayaklarını buzla mühürlediğim zaman bana "Müthişsin." deyip bundan tatmin olmuş gibi gözlerini kısarak bana baktı ve gülümsedi. Sanki yakalanmaktan memnun olmuş gibiydi. Gerçekten tuhaf!
İlk defa kendimi güçlü hissediyorum. Çünkü bir sürü insanı kurtardım. Fakat hala yeterli değilim. Sadece Dabi ile savaşırken bütün gücümü tükettim ayrıca bayıldım.
Daha fazla güçlenmem gerek. Ve bu konuda bana yardım edebilecek tek kişi ise,
Erkek arkadaşımdan başka kimse değildi.