Gözümden bir yaş düştü ve defterimin kenarını ıslattı. Başımı kaldırıp karşıya baktım. Güneş batmıştı. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. Fakat üzüntüden değil, mutluluktan ağlıyorum.
Rin öldükten sonra ilk defa kendimi tam hissediyorum...
Arkamdan bir ses duydum. Kafamı çevirdim. Bu Momo ve Shoto'ydu. Ellerimle gözyaşlarımı sildim.
Ben: Momo?? Shoto?? Ne yapıyorsunuz burada??
Momo: Senin burada olduğunu öğrenince yanına gelmek istedim. Bakugou da belki gelir diye düşündüm ama o gelmek istemedi. Ben de bu yüzden Shoto'yu çağırdım.
Ben: Oh bu harika.
Shoto: Nasılsın Asya?
Ben: İyiyim sen?
Shoto: Ben de iyiyim.
Ben: Hadi gelin oturun. Yanımda bir sürü yiyecek var. Birlikte yiyelim.
Momo: Bu harika!!
Masaya oturdular ve ben de çantadan yiyecekleri çıkarttım. Sonra da Bakugou'ya mesaj attım.
-Neden gelmedin??
-Sadece seninle gitmek daha iyi bir fikir. Momo'ya gerek yok. Ayrıca şu an manga okuyorum.
-Sadece Momo yok. Todoroki de burada.
-NE?! ONUN NE İŞİ VAR ORADA?
-Momo sen gelmeyince onu çağırmış.
-BENİM EKSİKLİĞİMİ O YARIM HERİF Mİ TAMAMLAYACAK?! GELİYORUM.
İşte bu iş böyle çözülür. Ahahahahah.
Momo: Neye gülüyorsun öyle?
Çok sevimli bir surat yapmıştı bunu sorarken.
Ben: Hiiç. Misafirimiz olabilir. Haberiniz olsun.
Sırıttım.
Momo: Kim??
Ben: Gelince görürsünüz.
Momo: İyi tamam o zaman.
Yemekleri Shoto çoktan yemeye başlamıştı. Ben de bir tane mochi alıp yemeye başladım. Bu manzaraya karşı arkadaşlarımla birlikte olmak gerçekten çok keyifli. Momo ve Shoto birlikte karşıma oturmuşlardı. Birbirlerine bakarak sohbet ediyorlardı. Gerçekten çokkk fazla yakışıyorlar!
Bakugou'nun sesini duydum.
Bakugou: Sizi lanet salaklar! Ne yapıyorsunuz böyle?!
Ben: Sana da hoşgeldin canım.
Bakugou: Benimle dalga geçme be!
Momo: Demek Bakugou'yu çağırdın.
Ben: Artık çiftler gibi olduk değil mi ama!
Momo: Çiftler mi!? Yani siz tamam da! Yani Shoto-kun ve ben!?! Demek istediğim tamam ama... Off!
Ben: Tamam Momo ben anladım seni.
Shoto: Neler oluyor Momo?
Momo: H-Hiçbir şey.
Bakugou yanıma oturdu.
Bakugou: Bunları sen mi çizdin??
Ben: Evet vakit geçsin diye.
Bakugou: Senin burada ne işin var Todoroki??
Shoto: Momo davet edince kıramadım.
Bakugou: Tch!
Onun neden gergin olduğunu biliyorum. Momo ve Shoto burada olduğu için rahat davranamıyor.
Ben: Ben biraz dolaşıp etrafa bakacağım. Buraya gelmeyeli bayağı oldu.
Bakugou: Tek başına kaybolursun gerizekalı. Beni bekle.
Biliyordum! Beni tek başıma böyle yerlere göndermez. Zaten gönderse bile tek başına Momo ve Shoto ile oturmazdı.
Biraz ilerleyince konuşmaya başladı.
Bakugou: Sen neden böyle giyindin?
Ben: İçimden geldi. Tek başıma olacağım sanmıştım.
Bakugou: Tek başına ne işin var böyle bir yerde?!
Ben: Buraya küçükken çok gelirdim. Bugün de gitmek istedim. Hem tek başıma olmak kötü bir şey mi?
Bakugou: Mümkünse evden tek başına çıkma.
Ben: Tamam tamam.
Bakugou: O yarım kafalı salağı gördükçe sinirlerim bozuluyor.
Ben: Sakin ol lütfen. Bırak Momo ile otursunlar.
Bakugou: İyi be. Ne yaparlarsa yapsınlar.
Ben: Demek manga okuyordun ha?
Bakugou: Yani?
Ben: Öyle. Bir şey yok.
Bakugou: İyi.
Biraz daha yürüdükten sonra elimi tuttu. Ona baktım ama o bana bakmadan yürümeye devam ediyordu. Kafamı önüme çevirdim. Çünkü kıpkırmızı olduğumu hissedebiliyorum.
Biraz daha yürüdükten sonra konuşmaya başladı.
Bakugou: Ee nereye gidiyoruz?
Ben: Hiç farketmez.
Bakugou: Ne?
Ben: Diyorum ki seninle olduğu sürece hiç farketmez.
Göz bebekleri büyüdü ve saçımı okşadı.
Bakugou: Seni sevdiğimi biliyorsun.
Ben: Biliyorum. Ben de seni seviyorum.
Hafifçe gülümsedi ve önüne döndü.
Dünya bıksa bile ben söylemekten vazgeçmeyeceğim.
İyi ki varsın.