Eve gidip hemen odama gittim. Kafamı yastığa bastırıp ağlamaya başladım. O haklıydı. LANET OLSUN O HAKLIYDI İŞTE! Fakat... O gün gitmeseydim... O ZAMAN BUGÜN KAVGA ETTİĞİM BİR KATSUKİ VE AŞAĞI SALONDA OTURAN BİR MOMO OLMAZDI. Ne yapacağımı... bilmiyorum...
Yaklaşık 1 saat kafam yastığa gömülü bir şekilde ağladım. Aniden bir mesaj bildirimi geldi. Hemen telefonu elime aldım.
Bakugou'dan mesaj geldi!
-Sana biraz sert davrandığımın farkındayım. Senin bir suçun yoktu. Ağlama. Benim için önemlisin.
-Asıl ben özür dilemeliyim! O gün sana yalan söylememeliydim. Sen de benim için çok önemlisin<333
-Bana yalan söylemiş olmana hala sinirliyim zaten. Fakat fazla üstüne gittim.
-O gün sana haber verirsem Momo'ya ve sana zarar vereceklerini söylediler.
-SENİ BEN KORUYABİLİRDİM.
-Biliyorum... Fakat o gün Rin'i kurtaramamıştım. Ölümünü sadece izledim. Seni kaybedemezdim. O sırada seni dinleyemezdim bile! Sadece seni ve Momo'yu koruma düşüncesiyle gittim.
-Her neyse! Bizim evin ilerisindeki bankı biliyor musun?
-Evet. Neden ki?
-Oraya gel.
-Tamam. Geliyorum!
Gözlerim çok fena şişmişlerdi. Ne yapacağım ya!? Soğuk suyla yıkasam biraz geçer.
Yüzümü yıkadım. Eh işte idare ederdi. Hemen aşağı inip banka doğru koşmaya başladım. Bu hızla koşarsam 15 dakikaya ordayım.
Yaklaştığımı farkettiğimde koşmayı bıraktım. Bakugou'yu bankta otururken gördüm. Kafasını çevirdi ve beni gördü.
Ben: Merrhabaaa!
Bakugou: Gözlerin çok şişmiş. 1 buçuk saatte bu kadar fazla nasıl ağladın?!
Ben: Ağlamak artık hobi olarak yaptığım bir iş olduğu için zor olmadı.
Bakugou: Tamam artık zırlamayı bırak. Al.
Elindeki dondurmayı uzattı.
Ben: Teşekkürler. Fakat bu dondurmayı yiyeyim diye mi yoksa göz altlarıma bastırayım diye mi verdin anlayamadım.
Bakugou: Çok komik! Ye diye verdim aptal.
Ben: Tamam ya. Teşekkürler!
Banka oturdum. Kafam önüme eğik bir şekilde dondurmayı yemeye başladım.
Bakugou: Ee şimdi nasılsın?
Kollarını bankın üzerine doğru açıp geri yaslandı.
Ben: Çok daha iyiyim. Ağlamamı bitirdikten sonra bana yazmasaydın muhtemelen bu gece üzüntüden ölürdüm.
Bakugou: Yine saçmaladın!
Ben: Hayır. Hem de hiç.
Bakugou: Beni dinle. Ben yanında olduğum sürece senin ölmene asla izin vermem anlıyor musun?!
Ben: Anlıyorum.
Gülümsedim. O da hafifçe gülümsedi. Gerçekten ne kadar tatlı!
Ayağa kalktı. Elini uzattı.
Bakugou: Ee hadi biraz dolaşalım. Yapıştın oraya!
Ben: Tamam ya.
Elini tuttum. Yürümeye başladık.
Bakugou: Çok sevimlisin.
Ne? Bunu o mu söyledi gerçekten??
Ben: T-teşekkür ederim?
Bakugou: Banana Fish'i okuduğunda ağlayacağını düşünüyordum ama sen alışıksın ağlamalara.
Ben: Ne diyebilirim ki? Haklısın.
Bakugou: Evet. Her zaman öyleyim.
Ufak bir kahkaha attım.
Ben: Evet, öylesin.
Nereye gideceğimizi bilmeden yürüyoruz. Güneş son ışıklarıyla Japonya'ya veda ediyordu. En başta diyordum ya hani Japonya'nın en sevdiğim zamanı yaz akşamlarıdır diye.
Biraz ekleme yapmam gerekiyor.
Japonya'nın en sevdiğim zamanı yaz akşamları Katsuki ile beraber yürümekmiş...
Kendimi çok mutlu hissediyorum...