"Aşık olmak..." dedim mırıldanarak. "Aşık olmak için fazla enerji doluyum."
Alper'in gülümsediğini hissedebiliyordum. Burnunu boynuma gömdüğünde "Ve fazla kıskanç." dedi.
Tekrar döz devirdim.
Alper'in kollarından kurtulduğumda yürümeye başlamıştım. Çadırımayaklaştığımda hala yemek yemekte olanlara başımla selam verdim. Tam çadıra girecekken bir çift göz dikkatimi çekti. Aras. Bu durumdan pek bir keyif almıştı anlaşılan. Bu aşırı derecede gülen güzlerin başka izahı olamazdı.
Göz devirdiğimde çadırıma girmiştim. Dora çadırda dört dönüyordu. Gülerek onu kucağıma aldığımda çadırın fermuarı açıldı ve içeri birisi girdi. Güneş.
"Yine ne var?" diye sordum sinirle solurken. Onun yüzünü görmek bile beni deli etmeye yetiyordu.
"Düşündün mü, diye soracaktım." dedi alayla yüzüme bakarken.
"Neyi düşündüm mü?"
"Alper'in peşini bırakıyor musun?"
O anda gelen kahkahamı içimde tutamamış, etrafımızı sarmasına izin vermiştim. "Kızım sen saf mısın? Defol git şurdan."
Tek kaşını kaldırdı Güneş. "Şansını zorluyorsun, Alya."
Dora'yı bırakıp çadırın el verdiğince ayağa kalktım. "İnan bana." dedim zehir saçan sesimle ona karşılık. "Şansını zorlayan sensin."
Yapmacık gülümsemesini takındığında "Beni daha tanımıyorsun, Alya." dedi. "Neler yapabileceğimi bilmiyorsun."
Onun bu gülümsemesine karşılık yüz ifadem hiç değişmemişti. "Ne yapabilirsin?" diye sordum. "Taner ve Solmaz'ı mı üzerime salarsın? Ya da... Babanı mı başıma musallat edersin?"
Bir süre sessiz kaldı. Bunu fırsat bilip konuşmaya başlamıştım. "Senin ünün ve gücün Güneş olman değil. Senin ünün ve gücün, Yılmaz Ay'ın küçük kızı olman. Sen hala babasının arkasına saklanan o küçük kızsın Güneş." dedim sinirle. "Ay soyadı olmadan bir hiçsin."
Kahkaha attı. "Beni tanımıyorsun."
"Seni tanımıyor olmam kör olduğum anlamına gelmez. Görebiliyorum, Güneş. İçindeki küçük kızı görebiliyorum."
Ellerini boğazıma uzattığında "Seni öldürürüm, kızım!" diye bağırdı.
Uzattığı elleri boğazıma ulaşmadan atik bir hareketle ellerini savurmayı başardım. "Sana bir sır vereyim mi?" dedim bağırarak. "Bu adada eğelenceli bir kamp serüveni yaşamak için burada değilsin. Emin ol, buradaki herkes daha korkutucu şeyler için burada isteksiz kalıyor. Biz esir alındık, ve sen bu oyuna balıklama atladın. Dışarıda özgürce yaşamak varken burada bir amaç için tutulmaya razı oldun habersiz. Diyeceğim o ki, kendini ve hayatını fazla önemseme."
Güneş boş bakan gözlerini gözlerime sabitlemişti. Ardından çadırın fermuarı açıldı. Konuşmaya başladığında fermuarı açan kişiye baktı ve sustu. Yekta "Neler oluyor?" dediğinde Güneş bana dönebilmişti.
"Şimdi gidiyorum, Alya. Ama geleceğim. Hesabını daha sonra keseceğim."
Arkasından güldüğümde sadece "Anca gidersin." demiştim.
Yekta elleriyle yüzümü tutup sert bir hareketle kendine bakmamı sağlamıştı. "Neler oluyor dedim?" diye sordu.
"Saçmalıyor yine ne olablir?" dedim. "Alper'in peşini bırakacakmışım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMP
Adventure©Tüm telif hakları saklıdır. ♚ WATR Yaz '14 En İyi Macera Hikayesi' 2.si ♚ Bir çift insan topluluğu düşünün. Ne kadar kendi ayaklarının üstünde durabilirler? Telefon, teknoloji, hiçbir şey yokken. Issız bir adada nasıl yaşayabilirler? Ya bir oyun...