Ben, çok çok çok çok üzgünüm. Biliyorum bölümü çok geciktirdim ama size bomba bir bölümle geldim! Yine aklınızda biraz soru işareti bırakacak ama az kaldı! Yavaş yavaş sorular cevaplarını bulmaya başlıyor.
Sizden tekrar özür diliyorum.İyi okumalarr! Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen lfdkllşdfkg
----------------------------------------
Derin bir nefes alıp gözlerimi zar zor açtığımda Demir'e baktım. Gayet rahat görünüyordu. Üzerinde vücudunu saran beyaz bir tişört ve kot şort vardı.
Herkesin üzerinde onu böyle rahat kıyafetlerle görmenin şaşkınlığı vardı. Spor kıyafetler ile ne kadar da... genç gözüküyordu?Demir gibi, yarışmanın da rahat olacağını umuyordum.
"Baylar, bayanlar." diye başladı konuşmasına her zamanki neşesiyle. "Bugünkü yarışmamız sizi pek yormayacak."
Derin nefes aldığımı fark ettiğimde rahatlık tüm vücudumu sarmıştı. Çünkü herkes açlıktan mayışık haldeydi. Düşünecek kadar bile halimiz yoktu."En azından fiziksel olarak."
***************************
Önümde duran masaya baktım. Bu bir hafıza oyununa benziyordu. Demir'in sesiyle tüm bakışlar ona çevrildi. "Ne görüyorsunuz?" diye sordu bize yönelik.Kimseden cevap gelmeyince ben konuştum. "Hafıza oyunu mu?"
"Evet, Bozkurt, bir hafıza oyunu. Ama pek alışık olduğunuz türden değil." dedi ve ardından yüzüme baktı. "Gerçekten bir Bozkurt musunuz?"
"Evet." dedim şaşkınlığımı gizleyerek."Soy isminizin anlamını biliyor musunuz?"
"Evet?"
Güldü Demir. Konunun soy ismimle ne alakası vardı ki?
"İyi bir savaşçısınız, o halde?" diye sordu tekrar gözlerimin içine bakarken.
Kaşlarımı çattığımda cevap vermeye gerek duymamıştım. İyi bir savaşçı olup olmadığımı bilmiyordum.
"Her neyse." dedi Demir ve oyunu anlatmaya koyuldu. "Oyun basit. Masada da gördüğünüz gibi oyun bir hafıza oyunu gibi gözüküyor. Ama biraz da cesaret işi. Masadaki kartlara bakın." dediğinde masaya ilerledi, bir kartı eline alıp ters çevirdi ve bize gösterdi. Kartta mor saçlı bir bez bebek resmi vardı. "Bebekleri ve silahları getirin.." diye seslendi adamlarına. Ardından birkaç adam eşliğinde büyük bebekler ve çeşitli silahlar geldi. Herkes olayı anlamaya çalışırken Demir açıkladı: "Size birazdan bebeklerle eşleşen silahları göstereceğiz. Benim şansıma mor bebek çıktı ve mor bebekle eşleşen silah ise bu." dedi ve bir adama işaret etmesiyle adam yerdeki tabancayı onun eline verdi. "Bu silah ile mor bebeği öldüreceksiniz." Tekrar bir adam çağırdı ve mor bebeği bir masaya koymasını istedi. Ve ardından bebeği vurdu. "En çok isabetli tahmini ve atışı yapan bay ve bayan muazzam soframızda karınlarını doyurmakla beraber 'en güçlü hafızalı' ünvanını alacak. Sorusu olan?"
"Konu atışla ilgili, neden hafıza ünvanı alıyoruz?" diye sordu merakla Çağatay.
Demir başını salladığında cevap verdi. "Önemli olan atış değil, silah ve bebeklerin eşleşmesini hafızada tutabilmek. Zor olan da bu zaten. Aranızda eline hiç silah almamış olan var mı?"
Oluşan manzarada gülmeden edememiştim. Benimle birlikte 20 kişiden 12si eline hiç silah almamıştı.
"Peki," dedi. "Bu yarışma ilkiniz olacak ve biraz zorlanacaksınız. Ve bu oyundan sonra haftanın üç günü silah kullanma dersiniz olacak.""Neden?" diye sordu Beren.
"Çünkü, ilerideki hayatınızda buna ihtiyacınız olacak."
Başımı eğdiğimde nefes almaya çalıştım. İlerideki hayatımdan şimdiden nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMP
Adventure©Tüm telif hakları saklıdır. ♚ WATR Yaz '14 En İyi Macera Hikayesi' 2.si ♚ Bir çift insan topluluğu düşünün. Ne kadar kendi ayaklarının üstünde durabilirler? Telefon, teknoloji, hiçbir şey yokken. Issız bir adada nasıl yaşayabilirler? Ya bir oyun...