1. BÖLÜM > YARIŞMAYI KAZANDINIZ!

28.9K 547 70
                                    

 MERHABA! EVET, KAMP TÜRK KARAKTERLERLE TEKRAR YAZILDI VE DÜZENLENDİ! DÜZENLEME BİTTİ! BAŞTAN BAŞLAYARAK OKUMANIZI KESİNLİKLE TAVSİYE EDERİM. BEKLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER, İYİ OKUMALAR! :*

----------------------------------------------------------------------

   Evin önüne geldiğimde annemin her zamanki tembihlerini hatırlayarak her elimi attığımda boş olan potsa kutusuna yine ve yeniden boş bir bakış attım. İlk kez boş değildi. Posta kutusuna doğru ilerleyip zarfı elime aldım.

   Beyaz zarfın üzerinde Alya BOZKURT yazıyordu. Bana ne tür bir zarf gelebilirdi ki?

   Aklımdaki sorunun aklımı şimdilik kurcalamasına izin vererek  zarfı alıp eve girdim ve anneme “Bir ilk.” dedim sesimdeki alaycı tona baskı yaparak. “Bana zarf gelmiş.”

   Annem her zamanki gibi mor koltuğunda oturuyordu. Elindeki siyah kupasıyla kahve içiyordu yine. Ben gelince kupayı bırakmış ve ayağa kalkmıştı.

  Anneme hayranlıkla baktım. Ortalama kadın boyunun üstünde bir boyu vardı. Zayıftı, upuzun ve dümdüz kestane tonu saçlara sahip çok güzel bir kadındı. Çok neşeliydi güzelliğinin yanı sıra. Üzerinde beyaz düz tişört ve kot pantolon vardı. Genelde benim aksime evdeyken böyle giyerdi.

   Annemin cevabıyla irkildim.

   “Eski mektup arkadaşından olmasın?” dedi gülerek.

   Onunla mektuplaştığımda daha 8 yaşındaydım ve sınıf hocamızın mektup arkadaşımızın olması gerektiği konusunda ısrarı üzerine bunu yapıyordum. Ve pek iyi bir sonumuz olmamıştı.

    “O zaman daha 8 yaşındaydım.” derken sesim adeta savunmaya geçmişti.

   “Haydi, açsana zarfı.” dediğinde yanıma gelmişti bile.

   Sabırsız hareketlerle zarfı açabilmiştim. Bingo! Coğrafya hocamın zoruyla katıldığım basit soru-cevap yarışmasını kazanmışım!

   İlk tepkiyi benim yerime annem sevinç çığılıkları atarak vermişti. Zarfı elimden kaptığında seslice okumaya başladı:

Bayan BOZKURT;

 Tebrikler Alya hanım! Tüm yarışmada tüm soruları doğru cevaplamışsınız. Bunun sonucunda bizden 2 kişilik kamp kazandınız! Kampta sizin gibi cevapları doğru yanıtlamış 9 kişi daha arkadaşlarıyla birlikte size eşlik edecekler. Güzel yarışmalar sizi ve arkadaşınızı bekliyor!

   Zarfın altında nereye gideceğimiz gezeceğimiz yazıyordu. Buluşma yeri, günü ve saati de. Alt tarafa bir numara yazmışlardı. ‘524-525’ Neyin nesiydi bu numara?

    Annemin elinden zarfı kaparcasına aldığımda yukarı, odama çıktım. Meltem'e haber vermem gerekiyordu.

   Duvardaki saate baktığımda saatin 17:30'u gösterdiğini gördüm. Bu saat babamdan kalan sayılı eşyalardan biriydi. Belki de bu saati delicesine sevmemin nedeni babamdı.

   Geniş, sade yatağının üstüne yayıldım. Baba özlemi bir anda tüm iliklerimi sızlatmıştı. Boğazım kurumuştu sanki. Yeni su içmemiş miydim?

   Camdan esen rüzgarın perdeyi havalandırmasını izlemeye başladım. Bu mevsimden beklenemeyecek soğuk estiğinde beni tüm düşüncelerimden alıkoymuştu. Uyuşuk hareketlerle yataktan kalktığımda pencereyi kapatmıştım. Pencerenin yanındaki masada duran telefonumu aldığımda Meltem'in, en yakın arkadaşımın numarasını tuşladım.. Ondan başka birisiyle gidecek halim yoktu, değil mi?

   Telefon ikinci çalışa kalmadan açılmıştı. “Meltem!” diye cırladım. “Sana süper bir haberim var.”

   “Ne gibi?” diye sormuştu şaşkınlığının yansıdığı sesiye.

   Onu merakta bırakmayı tercih ettiğimde, “Hemen bizim eve geliyorsun.” dedim ve telefonu yüzüne kapattım.

   Meltemlerin evinin bizimkinin hemen yanında olması arkadaşlığımızı daha da güçlendirmişti. Her an bizim evdeydi. Kısa süre öncesine kadar ben de onların.

   Mutfağa indiğimde anneme Meltem'in bize geleceğini söyledim. Başıyla onaylayıp yeni kahvesiyle salona adımladı. Sanırım şaşkınlığım bakışlarıma sinmişti ki, “Ne?” dedi. “Dinlenmek benim de hakkım.”

   Kollarımı omzum hizasında kaldırdığımda masumluk taşıyan bakışlarımla “Tamam şampiyon.” dedim gülerek.

   Annem bir kahkaha kopardı. “Anneyle dalga geçilmez.”

   “Pekala, prenses.” dediğimde arkadan bir ses geldi.

   “Ne kaynatıyorsunuz bakalım?” dedi Meltem gülücüklerinin arasından.

   Annemin gülümsemesi daha da genişledi. Elindeki cips kasesi ile kahve kupasını bıraktı ve ayağa kalktı.”Meltem, hoş geldin tatlım.’’

   “Nasılsın Banu teyze?” diye sordu Meltem.

   “İyiyim tatlım. Sen nasılsın?” diye cevap verdi annem. Gülümsemesi yüzüne yayılmıştı.

   “İyiyim, teşekkürler.”

   Meltem’in koluna girdiğimde “Biz odaya çıkıyoruz, anne.” dedim anneme dönerek.

  “Rahatınıza bakın kızlar.” dediğinde daha değişik bir cevap bekliyordum. Ben mi fazla şey bekliyordum?

   Merdiveni tırmandık ve nihayet odaya çıkabildik.

   “Ee!” dedi Meltem sabırsızca. “Neymiş bakalım bu ‘süper haber?’’ 

KAMPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin