Yine krizim tutunca kimseye fark ettirmemeye çalışarak çadıra koştum.
Kısa süre olmadan içeri bir karaltı girdi ve "Hiç uslanmayacaksın!" diyerek yanıma yaklaştı. Bu bir kızdı. Ama çıkaramıyordum. Göremiyordum yüzünü bir türlü. Beni olduğum yere yatırdı ve bir bardak su ve birkaç ilacı ağzıma tıktı.
“Ne oluyor meleğim sana böyle?” diye sordu Çağla. “Artık çok çabuk hastalanıyorsun.”
"Se-sen nerden biliyorsun bunu?"
"Biz sizin ne zaman ne yaptığınızı görüyoruz. Neyse, şimdi bunu konuşmayalım. Senin bu hastalığını uzun zamandır görüyoruz ve tedavi olacaksın." dedi hızla. "Yarın bir cesaret yarışması olacak. Onlar yarışırken sen tedavi olacaksın. Umarım kısa sürer, tatlım."
Gülümsedim. “Delirmedim, Çağla.”
"İnanıyorum, Alya. Ama bu önemli bir durum ve çok sık oluyor. Ne dersen de, tedavi olacaksın." dedi soğuk bir tınıyla. "Kötü bir hastalığın olabilir."
Gözlerimi kapadım. Hayır, kötü bir hastalığım yoktu!
"Bu ruhsal bir şey." dedim. "O kadar güçlü değilim ne yazık ki Çağla! Bir adada aylarca kalabilecek kadar güçlü değilim!"
“Güçlüsün.”
"Güçlü ve mutlu olmamı bekleyemezsin." dedim. "Yaz tatilimin güzel geçmesini isterdim. Arkadaşlarımla her gün gezmek isterdim. Yaşadığım şehrin hiç görmediğim yerlerini keşfetmek isterdim. Arada bir havuz partisine ya da bir sürü kişiyle denize gitmeyi isterdim. Yeni çıkan filmlerin hepsini sinemada izlemek isterdim. Arkadaşlarımın evine gitmek, su savaşı yapmak isterdim. Paintball oynamak. Etrafımdaki insanlarla çok eğlenmeyi isterdim. Kendi kendimize yeni soğuk içecekler icat edelim isterdim. Her günüm yaşayarak, genç olduğumu damarlarıma kadar hissederek geçsin isterdim. Bir adada mahzur kalmak istemezdim. Yaşadığımız durumu çözmeye çalışmak istemezdim. Aptal bir sürü adamın aptal oyunlarına alet olmak istemezdim! Benden güçlü ve mutlu olmamı bekleyemezsin."
Çağla başını öne eğdi. Verecek bir cevabı yoktu. Olmamalıydı zaten!
Güldüm, ama bu pek kibirlice olmuştu. "Hayatımızdan 2 ay çalıyorlar, Çağla." dedim. "Baksana, belki de onlar yüzünden kalıcı bir hastalık yaşıyorum. Peki, sence benim hayatımdan çaldıkları sadece 2 ay mı olacak? Ya ömrümü çalıyorlarsa?"
"Be-ben bir şey diyemem." diye kekeledi Çağla. "Sizin ne hissettiğinizi anlayamayız asla. Ama yapabileceğim bir şey yok inan. Biz ona çalışıyoruz."
Başımı salladım. Boğazım cevap vermemi engelleyecek kadar kurumuştu. "Su getirir misin?" diye sordum. "Büyük ağacın yanındaki mavi varillerden herhangi birisinde var. Yanında da tas var."
Başını sallayıp çadırdan çıktı. Sessizliğimle baş başa kaldım. Kısa süre sonra içeri Meltem girdi. "O neden burada?" diye sordu şaşırmışçasına.
Gözlerimi kapadım. "Tedavi olacakmışım."
Gözleri büyüdü. "Ne tedavisi?" diye cırladı. "Sen hasta değilsin ki!"
"Son zamanlarda yaşadığım krizleri görüyorlarmış ve bunun için tedavi olmam gerektiğini düşünmüşler."
Başını kaldırdı. Ne diyeceğini bilmiyordu. Uzun süredir tuttuğum nefesimi bıraktığımda Çağla elinde tasla içeri girdi.
Tası bana doğru uzattığında elinden alıp suyu içtim.
"O hasta değil." dedi Meltem bağırarak. "Tedavi olmasına gerek yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMP
Adventure©Tüm telif hakları saklıdır. ♚ WATR Yaz '14 En İyi Macera Hikayesi' 2.si ♚ Bir çift insan topluluğu düşünün. Ne kadar kendi ayaklarının üstünde durabilirler? Telefon, teknoloji, hiçbir şey yokken. Issız bir adada nasıl yaşayabilirler? Ya bir oyun...