Odun toplanmıştı ve ateş yakılmıştı. Kuşların tüyünü yolunmuştu. Şimdi Meltem ve Begüm pişirmekle uğraşıyordu. Begüm’ün yüzünün sirke sattığını gördüğümde sırıtmaya başladım. Meltem’in kulağına eğilip “Bu niye somurtuyor?” diye sordum.
“Sana verdiğim sözü tuttum.”
Yaslandığım kaya parçasından doğrulduğumda “Ne yaptın?” diye sordum heyecanla.
Tam anlatmaya başlayacakken Emre yanımıza geldi ve Meltem, “Sonra anlatırım.” deyip hiçbir şey olmamış gibi işini yapmaya devam etti.
Emre Meltem’in diğer yanına oturup ona yardım etmeye başladı. “Benim sevgilim yemek de mi hazırlarmış?” dedi gülerek.
Göz devirdim. Sevgilin aynı zamanda çok da fingirdek. Meltem gülümseyerek onu öpünce burada da bana iş kalmadığını anladım ve yürümeye başladım. Beren’i görünce ona Alper’i sordum. Bilmediğini söylediğinde teşekkür edip yanından ayrıldım. “Belki çadırındadır” düşüncesiyle çadırına doğru yürümeye başladım.
Tam çadırın fermuarını açacaktım ki, çadırın arkasından sesler gelince ilk önce oraya bakmayı tercih ettim.
“Sanki seni ne kadar çok sevdiğimi bilmiyorsun!” Miray’ın sinirle soluyuşunu duyduğumda onun orada ne yaptığını merak etsem de ortaya çıkmayıp çadırın diğer tarafına gizlendim.
“Miray, saçmalama!” dedi diğer ses aynı tonla. Bu.. Alper’in sesiydi! “Daha kaç kere söylemem gerekiyor?”
“Öyle mi Alper?” diye bağırdı Miray.
Alper hızla ona yaklaşıp ağzını kapattı. “Bağırma!”
Kız onun ellerinden kurtulunca daha kısık sesle “Neden?” diye sordu. “Geçmişinden utanıyor musun yoksa?”
Geçmişinden utanmak? Güneş, Miray olabilir miydi? O Amerika’ya gitmemiş miydi?
Alper güldü. “Ne geçmişinden bahsediyorsun sen? Bunu Güneş dese anlarım, ama sen kimsin?” dedi Miray’ınkinden daha sinirli bir sesle. “Senle ne ilişkimiz oldu bizim? Ne zaman seni sevdiğimi söyledim?”
Miray dolmuş gözlerle yere baktı. “Kullanıp bir köşeye atmakla olmaz bu işler Taner bey.” dedi nerden geldiğini anlayamadığım bir cesaretle. “Eğer bir piçlik yapıyorsan, sahip çıkmasını bileceksin.”
Alper gözlerini olabildiğinden de fazla açarak Miray’a baktı. “Defol git buradan.”
Miray kaşlarını çattı.
“Miray defol git ve bir daha bu konuyu asla açma. Geçmiş, geçmişte kaldı. Asla, kimsenin yanında açmayacaksın bu konuyu. Eğer öğrenirsem-“
Miray şaşkın suratıyla ona baktı. “Eğer öğrenirsen?”
Alper onun kolunu sıktığında, “Çok kötü şeyler olur.” dedi.
Miray anlık bir duraksamadan sonra Alper’in ağzına yapışınca şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım.
Hışımla kızın kolunu bıraktı ve benden tarafa yürüdü. Tam benim yanımdan geçecekken ayağa kalkıp önünde durdum.
Karşımda kalakalmış, öylece suratıma bakıyordu. Ya, bakarsın tabii.
Bir süre bana baktıktan sonra gözüm arkasında bana bakan kıza, Miray’a kaydı. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Hüzün ve mutluluğun harmanlaşmış haliydi sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMP
Adventure©Tüm telif hakları saklıdır. ♚ WATR Yaz '14 En İyi Macera Hikayesi' 2.si ♚ Bir çift insan topluluğu düşünün. Ne kadar kendi ayaklarının üstünde durabilirler? Telefon, teknoloji, hiçbir şey yokken. Issız bir adada nasıl yaşayabilirler? Ya bir oyun...