26. BÖLÜM > ZİYAFET?

2.6K 155 62
                                    

   Beni boğmak istercesine, sımsıkı, saran kolları ittirmeye çalışırken, " Boğuluyorum, salak." dediğimde Meltem kıkırdayıp kollarını gevşetti.

   Bunu fırsat bilip ondan ayrıldığımda biraz daha yürüyüp ağacın gölgesine oturdum.

   Dikkatler çoktan buraya çevrilmişti bile. Tek tek buraya yürüyenler, koşanlar..

   Alper’in çadırına baktığımda fermuarının kapalı olduğunu gördüm.

   Belki de öldüğümü zannediyordu…

   Solumdan gelen bir darbeyle yere düştüm. Sinirlendiğimi hissettiğim zaman sevinç çığlıkları atarak üstümde tepinen Sahra’yı gördüm.

   Okkalı bir küfü savurduğumda kıkırdayarak üstümden kalktı. "Seni çok özledim!"

   Gülümseyerek, “Ben de.” dedim.

   Etraftakilerle hoş sohbetler ederken, Meltem’in, Alper ve Emre’nin adını bağırdığını duydum.

   İlk önce Emre çadırdan çıktı ve buraya baktı. Ardından tekrar gülümsedi ve çadıra geri girdi.

   Kısa süre sonra ikisi birlikte dışarı çıkmışlardı.

   Alper’in gözleri beni bulunca yüzüne odaklandım. Bakışları çok derindi. Fazla derin.. Gözlerinin koyulaştığını görebiliyordum. Lanet olası yüzünden duygularını okuyamıyordum. Bu kadar gizli bir adam olmak zorunda mıydı? Bu kadar saklı?

   Belki de ölüm tehlikesi atlatmıştım ama buna vereceği tepkiyi bile saklıyordu! Hangi sebeple?  En önemlisi ne gerek vardı!

   Aklıma gelen düşünce ile anlıma kocaman bir şaplak atmak istedim. Ona karşı yaptığım pislikler düşünülünce, belki de ölmemi istemişti! Ah…

   Yüzü gerildi ve dudakları hafifçe yukarı kalktı.

   Gülümsüyordu!

   Ölmemi istememişti!

    Ona karşı ben de gülümsedim.

   Onlar yan yana, hızlı adımlarla gelirken kafamı ve aynı zamanda dikkatimi yanımdakilere çevirebilmiştim.

   “Neden 3 gün?” diye sordu Koray.

   "Psikolojik tedavi." diye gülerek yanıtladım onu.

   “Saçma.” dedi. “Neler yaptılar?”

   Düşündüm, düşündüm. "Bilmem." dedim sonunda omuz sikerek.

   “Nasıl bilmem?” diye sordu Koray.

    "Aa." diye nefesimi verdim. "Hatırlamıyorum işte Koray, sıkıştırmasana."

   "Hayır canım," diye başladı. "Sıkıştırmıyorum. Sadece üç gününü orada geçirdin ve sonuç: 3 gününü hatırlamıyorsun."

   Ağzıma araladığımda aynı anda "Garip." demiştik.

   Cidden garipti.

    "Hoş geldin." diyen sese karşılık arkamı döndüğümde gördüğüm kişi beni şaşırtmamıştı. Alper kollarını iki yana açmış şekilde sırıtıyordu.

   Buna karşılık gülümseyip kollarımı vücuduna sardım, vanilya kokulu vücuduna. Çenesini kafamın üzerine koyup sırtımı okşadı.

   Benden nefret etmiyordu.

    "Geçmiş olsun." dediğinde geri çekildi.

   Gülümsedim. “Geçti.”

   Gülümsedi ve yanıma yerleşti.

KAMPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin