Partiye hazırlanma vakti gelmişti!
Beyaz, dar elbisemi ve toz pembe topuklularımı dolaptan çıkarıp nazik hareketlerle üstüme geçirdim. Saçlarımı önceden maşa yapmıştım, o yüzden sadece kalıcı olması için sprey sıktım. Hafif pembe-beyaz makyajımı yaptım ve artık hazırdım!Yatağa oturup Meltem’i beklemeye koyuldum. Meltem de hazır olduğunda çıkmıştık.
Etrafımı taradım. Sarışın, kızıl, esmer, her çeşit insan vardı.
Biraz sonra yanımıza Çağatay ve Sahra gelmişlerdi. Çok hoş ve uyumlulardı. İlerideki eşimle böyle bir uyum sağlayabilecek miyim, çok merak ediyordum.
“Hey,” dedi Sahra. “Kampın ne zaman yapılacağı hakkında bir fikriniz var mı?” En ufak fikrimiz bile yoktu.
Başımı olumsuz anlamda sağa ve sola salladım.
Arkadan iki erkek geldi. Çok benziyorlardı. İkisi de kumraldı. Mavi gözlere ve kalın dudaklara sahiplerdi. Küçük burunları vardı.
Yaklaştılar. İlk Çağatay’ı süzdüler. Çağatay Sahra’yı sahiplenircesine yanına çekti ve sarıldı.
Bize baktılar. “Selam.” dedi uzun olan. “Ben Koray. Bu da kardeşim Giray.” Başıyla yanındakini gösterdi. Çok sempatiklerdi.
Yani, dıştan öyle gözüküyorlardı.
“Ben Alya.” dedim. Meltem’i gösterdim. “Bu da Meltem.” Meltem selam verdi. Kısa bir sohbet sonrasında gittiler. Sohbet çok keyifli geçmişti. Sahra ve Çağatay’ın da yanımızdan gitmeleri sonucu yaklaşık 15 dakikadır tek başımıza, salonun en köşesinde duruyorduk.
Az sonra Alper ve Emre yanımıza gelmişlerdi. Emre ikimizi süzerken, “Bayanlar,” dedi. “Çok güzel olmuşsunuz.”
Sırıttım. “Teşekkürler.”
Az sonra arkadan Demir beyin sesi duyuldu. Herkes sahneye doğru yönlendi ve dikkat kesildi.
“Bu gece çok eğlenceli olacak. Dans, müzik, içecekler ve daha fazlası. Parti sonlarına doğru sizleri çifter çifter sahneye çıkaracağım ve kendinizi arkadaşlarınıza tanıtacaksınız.” Birbirimize baktık. “İyi eğlenceler!” diyerek sahneyi terk etti.
Müzik sesi yükseldiğinde herkes yeniden tanışma girişimlerine başlamıştı. Etrafa bakılınca pek kimseler görünmüyordu. Herkesi görmek için salonda tur atmak gerekiyordu ve ben yine üşengeçliğimi konuşturup yerimde durmayı tercih ettim.
Yine Demir beyin sesi. “Şimdi yetenekleri konuşturma zamanı! Karaoke’ye var mısınız?”
Etraftan alkışlar ve sevinç çığlıkları yükseldi.
Sesimin güzel olduğunu söylerlerdi. Arkadaş ortamlarında veya herhangi bir yerde, can sıkılınca ben şarkı söylerdim. Şimdi de söyleyebilirim, ha?
“Pekâlâ, o zaman şarkı söylemek isteyenler kendini göstersin.” dedi. Sadece iki el kalkmıştı. Benim ve Alper’in. Alper’in yüzünde şaşkın bir ifade vardı. “Arkada eller görüyorum.” dedi Demir bey. “Buraya gelmeye ne dersiniz?”
Beraber salon boyu yürüdük ve iki basamaklı merdiveni tırmanıp sahneye çıktık.
“Kendinizi tanıtın.” dedi Demir bey.
“Alya Bozkurt.”
“Alper Erez.”
“Düet yapmaya ne dersiniz?”
Bir saniye Alper’le gözlerimiz kesişti. Alper ile düet yapmak. Çok güzel olabilirdi. “Neden olmasın?” aynı anda söyledik.
Alper sen karar ver der gibi bana baktı.
“Pera,” dedim. “Sensiz Olmaz.” Salonda alkışlar koptu. Az sonra müzik başladı. Pembe yazıda ben, mavisinde ise o söyleyecekti. Başladı.
Mavi.
“Ateşin içimde yan benimle,
Ölmeye geldim de, öl benimle,
Sensiz ömrümün bu son deminde,
Zehir olsan gel, bal seninle,
Sarhoş eder tenin meyhane,
Duruşun yeter koskoca aleme
Sana değilse aşk, inan haybeye,
Sensiz olmaz.”
Beyaz.
“Sensiz olmaz
Sensiz olmaz
Sensiz olmaz.”
Pembe.
“Yağmasın yağmur yüzüme,
Değmesin rüzgar tenime,
El değmesin elime,
Senden başka.”
Mavi
“Senin tadın yok, hiçbir şeyde.”
Pembe.
“Ne cigaramda, ne içkimde.”
Mavi.
“Sensiz gecemin son nefesinde,
Kabus olsan gel güzel bir düş seninle.”
Pembe.
“Yıldızlar yağıyor üzerine,
Deniz kokusu var saçının her telinde,
Sana değilse aşk, inan haybeye,
Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.”
Beyaz.
“Yağmasın yağmur yüzüme,
Değmesin rüzgar tenime,
El değmesin elime,
Senden başka.”
Pembe.
“Yağmasın yağmur yüzüme,
Değmesin rüzgar tenime,
El değmesin elime,
Benden başka.”
Beyaz.
“Yağmasın yağmur yüzüme,
Değmesin rüzgar tenime,
El değmesin elime,
Senden başka.”
Mavi.
“Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.
Sensiz olmaz.”
Şarkı bittiğinde, ben hala düetin etkisindeydim. Çok güzeldi. Onunla şarkı söylemek de ayrıydı. Sesi kalın ve tınısı çok hoştu. Demir bey teşekkür edip bizi yerimize yolladı.
Başını öne eğerek gülümsedi. “Sesin fazla iyi.” dedi. Normalde üstüme alırdım, ama sesi olağanüstü bir şeydi. Uzatmamaya karar verdim ve sustum. Sıra kendini tanıtmaya gelmişti. Biz sahneden kendimizi tanıtıp indik. Beraber gelip gelmediğimizi sordu. Emre ve Meltem’i gösterdik. Onlar da kendini tanıttı.
Ardından Koray ve Giray geldiler, kendilerini tanıtıp gittiler.
Erva ve Pelin.. İkisi de sarışın, beyaz tenli. Pelin kahverengi gözlü. Uzun ve zayıf bir suratı var. Kısa –tahminen 1,65- boylu. Erva’nın Pelin’e göre daha şişman ve kısa bir suratı var. Ten rengi daha beyaz. Bir vampirinki gibi. Gri gibi mavimsi gözleri var. Pelin’den daha uzun. Ve hafif kilolu. Ama daha şirin bir havası var. Gittiler.
Sahra ve Çağatay da aynı havada kendilerini tanıtıp gittiler.
Begüm ve Miray.. Hiç gözümü tutmadılar. Sevmedim daha doğrusu. Çok soğuk duruşları vardı. Begüm, kızıl –turuncu- ve etine dolgundu. İri siyah gözleri vardı. Miray ise sarışındı. Perçemleri iki yana ayrılmıştı. Siyah gözleri vardı. Ama gözlerinde bir gariplik vardı.
Sanem ve Mehveş.. İkisi de çok tatlıydılar. Şeker kız gülümsemeleri vardı. Çok içten ve zararsız duruyorlardı. İkisi de esmerdi. Mehveş mavi gözlü, Sanem ise kahverengi gözlüydü.
Yekta ve Talha.. Yekta sarışın, Talha esmerdi. İkisinin de siyah gözleri vardı. Sevecendiler. İyi anlaşılacak tiplerden birileri.
Beren ve Can.. Sevgililer. İkisi de buz gibi soğuk ve güvenilmez tiplere benziyorlardı. Hayattan soğumuş gibi. Kimseyi umursamaz gibi. Beren’in kül sarısı rengi saçları vardı ve altını maviye boyamıştı. Saçlarının uçlarıyla aynı renk gözleri vardı. Bembeyaz bir de teni. Can ise sarışın ve siyah gözlüydü. Tam anlamıyla kare bir suratı vardı. Kocaman bir ağzı ve diş telleri vardı. Sevmemiştim ikisini de. Tam birbirlerini bulmuşlardı.
Çınar ve ve.. Aman Allah’ım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMP
Adventure©Tüm telif hakları saklıdır. ♚ WATR Yaz '14 En İyi Macera Hikayesi' 2.si ♚ Bir çift insan topluluğu düşünün. Ne kadar kendi ayaklarının üstünde durabilirler? Telefon, teknoloji, hiçbir şey yokken. Issız bir adada nasıl yaşayabilirler? Ya bir oyun...