Bidonun yarısı dolmuştu ama bize bu da yeterdi. Bidonunun kapağını kapattım ve hortumu da alıp arabaya ilerledim. Bagajı açıp hortumla bidonu koyarken kızlar da gelmişti. Ellerinde büyük bir çanta ve 2 tane poşet vardı.
Onlar da geldiklerinde ellerinde ki eşyaları aldım ve bagaja koyup kapattım. Alnımda biriken terleri silerken, Elif elini omuzuma koydu.
"Var mı benzin?" Dudaklarımı yaladım.
"Yoktu ama şu arabadan çektim." Dediğimde kafasını salladı. Simay'da diğer yanıma gelince kollarımı arabaya yasladım ve derin nefesler aldım. Ben ne ara hayatta kalmak için uğraşır olmuştum?
"Devam edelim." Diyerek Simay arabaya bindiğinde bir süre daha öylece durdum ve sıkıntılı bir nefes vererek şoför koltuğuna geçtim. Cesur'la Elif'de bindiğinde anahtarı çevirdim ve gaza yüklendim. Kendi camımı açtım ve rüzgarın yüzüme vurmasına izin verdim.
Simay "Sizce bu çocuk güvenilir midir?" Dediğinde dudaklarımı büzdüm. Açıkçası çocuğa asla bir güven beslemiyordum. Sadece yardıma ihtiyacı olan bir insana yardım etmeye çalışıyordum.
"Eğer oraya gittiğimizde tek değilse ve yanında birileri varsa... Size herhangi bir atakta bulunursa... Acımam." Diyerek Elif sinirle konuştuğunda dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Eğer herhangi birinize bir şey yaparsa bende, gerçekten acımam." Dediğimde Simay'da bizim gibi düşünüyor olucak ki kafasını sallamıştı. "Bu arada hala telsize konuşmadı değil mi?" Dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi.
"Maalesef. Markette de denedim ama hayır. Belki de telsizin pili bitti." Islak saçlarım önüme geldiğinde sertçe arkaya attım.
"Elif saat kaç?" Dediğimde ter basmıştı. Çok sıcaklamıştım.
"2 olmuş..." kaşlarım havalandı.
"Ne ara ya?" Diyerek şaşkınca konuştuğumda üstümde ki sweet çok rahatsız etmişti. Çığlık atarcasına 'of!' Diyerek bağırdığımda kızlar yerinde sıçradı. Bir elimle direksiyonu tutarken diğer elimle hızla sweetimi çıkardım ve spor büstiyerimle kaldım. Böyle daha iyiydi.
"Korktum salak!" Diyerek Elif arkamdan kafama vurduğunda gülerek önüme döndüm.
"Napayım ya? Daraldım." Önümde ki bitmeyen yola baktım. "Bu yol nereye çıkıyor Simay? Yani dümdüz devam edersek." Dediğimde cebinden haritayı çıkardı ve bakınmaya başladı.
Bende ne olur ne olmaz diyerek telsizimi çıkardım.
"Orada mısın?" Diyerek kısık sesle konuştum ama telsize sesim gidiyordu. "Nereye kayboldun? Benzinliklere bakıyoruz..." sıkıntılı bir nefes verdim. "Umarım seni buluruz, yabancı." Diyerek telsizi tekrar belime koydum. Asla ses yoktu.
"Dümdüz devam edersek başka bir şehire giriyoruz. Ama girmemize gerek yok. Çocuğu bulursak şehire girmeden gidebiliriz." Dediğinde biraz olsun rahatlamıştım. Cadde araları böyleyken... Şehirleri düşünmek bile istemiyordum.
"Ama bu çocuk ya şehirde ki bir benzinlikte saklanıyorsa?" Diyerek Elif endişeli bir şekilde konuştuğunda duraksadım. Onun için şehire girer miydim? Girmezdim. Kızları asla tehlikeye atamazdım.
"O zaman şansına küssün." Dediğimde kimse bir şey demedi. "Siz biraz uyusanıza. Benzinlik görürsem uyandırırım." İkisi de itiraz etmedi ve arkasına yaslandı. O kulübede uyumuşlardı ama ne kadar rahat uyudukları meçhuldü.
Kerem neredeydi acaba? Beni unutmuş muydu? Umarım unutmamıştı çünkü ben onu asla unutmamıştım. İlk aşkımı nasıl unutabilirdim ki? Her şeyi beraber yaptığım insanı nasıl unutabilirdim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçlik
JugendliteraturHer şeyimizi kaybetmiştik. Bir havlama sesi doldurdu kulaklarımı. Cesur delirmiş gibi havlıyordu. Adımlarım beni deliğe götürürken, Eymen'in çıldırmış yüz ifadesini gördüm. Herkes onu büyük bir kuvvetle tutmaya çalışıyordu ama o herkesi parçalayaca...