48.Bölüm

1.3K 88 27
                                    

Bölüm hakkında düşüncelerinizi yazmayı unutmayıın. Sizi seviyorum <3

İyi okumalar bebekler😋

Çoğu zaman insanlar yanlış yerde, yanlış zamanda bulunurlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çoğu zaman insanlar yanlış yerde, yanlış zamanda bulunurlar. Simay, Elif ve Efe de aslında tam olarak yanlış zamanda yanlış yerdelerdi ama aslında benim için doğru zamanda doğru yerdelerdi.

Eymen'i öpmek hayatımın en güzel anlarında yer alıyordu ama öpmemeliydim. Bu kadar kırgınken, öpmek sadece özlem dindirirdi, kırgınlığımı geçiremezdi. Ve ben Eymen'e olan kırgınlığımın geçmesine hazır değildim. Ona geri dönmek istiyordum ama ona önce güvenmek istiyordum. Bu yüzden Simay'ın gelmesi mantığımı devreye sokmuştu ve ben onun sesini duyduğum an, neredeyse dudaklarımızın değeceği mesafeden hızla uzaklaştım ve ayaklandım.

"Yok öyle bir şey." Mırıldanarak üstümü düzelttim. Buz tutmuş ellerimi ve hızla çarpan kalbimi önemsememeye çalışarak derin bir nefes aldım.

Eymen'de benden hemen sonra ayaklanmıştı. Üstünü silkelediğinde yutkundum ve diğerlerine baktım. Üçü de kaşları havada, eli ayağı birbirine girmiş beni izliyorlardı çünkü Eymen gayet rahattı. Sanki bizim öpüşmemizde hiçbir anormallik yokmuş gibi rahattı.

Bakışlarımı yere çevirdim ve düşerken elimden kayan fenerle bıçağımı aldım. Aldığım gibi de ilerledim.

"Devam etmemiz lazım." Kimseye bakmadan ilerlemeye başladığımda, diğerlerinin adım seslerini duyuyordum.

"Kasalar şurada." diyen Simay'la gösterdiği yere ilerledim ve bir kasanın önünde durdum. Bir hastalıklı yerde oturuyordu. Öldüğünü sanıp bırakacaktım ki, hırıldamaya başladığında nefesimi verdim ve eğilerek bıçağımı alnına sapladım. Ama sapladığım an elime çarpan elektrikle geriye düştüm.

"Hassiktir!" Hem şaşkınlık hem acıyla kızarmış elime bakarken, bakışlarım ölmeyen hastalıklıya gitti. "Ne? Nasıl?" Mırıldanmam diğerlerinin yanıma gelmesiyle sonlandı.

"N'oldu?" dedi Eymen eğilerek. Dudaklarımı bilemez gibi büzdüm ve elimi kaldırdım.

"Hastalıklının alnına bıçağımı sapladığım an elektrik çarptı." Eymen'in kaşları çatıldı.

"Hastalıklının alnında bir bıçak yarası göremiyorum." Efe'nin anlayamayan ses tonunu duyduğumda önümdeki hastalıklıya baktım. Sanırım yere yapışmıştı, çünkü kollarını hareket ettirmekten başka bir şey yapamıyordu. Ama asıl sorun o değildi. Asıl sorun gerçekten de hastalıklının alnında bıçak yarası olmamasıydı. Hala yaşıyordu.

"Ama ben bıçağı sapladım!" Şaşkınlıkla bir hastalıklıya bir elime bakarken, Eymen elimi tuttu ve fenerle kızarmış yerine baktı. Şu an o kadar şaşkındım ki, buna herhangi bir tepki bile veremiyordum.

"Elektrik çarptığına emin misin? Ben bir şey göremiyorum." Fenerle elimin her yerine bakıyordu ama kızarıklığı göremiyor muydu? Fener belki çok aydınlık değildi ama, yine de elimin kızarıklığını gösterecek kadar aydınlıktı.

HiçlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin