"Ben hiç bir şey anlamadım." Diyerek kaşlarını çattı, Sezer abi. "Ne sürüsü? Bundan başka bir sürüde mi var?" Diyerek şaşkınlıkla konuştuğunda kafamı salladım ama cevap veren, Eymen oldu.
"Kütüphane katının duvarları hala tam olarak yapılmamış... Sanırım burası da bu yüzden daha açılmamıştı. Aşağıda çalışan işçiler de hastalıklıya dönüşünce orada kalmışlar ve çıkardıkları sesleri duydukları için bunlar kapıya dayandı. Kısacası... Sürü, sürüyle birleşmeye çalışıyor." Diyerek nefesini verdi. Bende kafamı salladığımda hepsinin tepkisine baktım ama farklı bir şey yoktu. Hepsi şaşkınlık ve korku içinde gidip geliyorlardı.
"E ne yapıcaz o zaman?" Diyerek Simay aceleci bir şekilde konuştuğunda kollarımı birbirine bağladım.
"Dışarıda ki hastalıklıları ne kadar öldürürsek öldürelim daha çoğu gelicek... Bu yüzden bizim onları buraya itenleri öldürmemiz lazım." Dedim.
"İyi de ya çok fazlalarsa?" Dedi, Zeynep korkuyla.
"Çok fazla bir sayıda olsalardı... Duvarı geçerlerdi diye düşünüyorum. Çünkü duvar plastik gibi bir şey." Dedi, Eymen. Bakışları Cesur'a döndü. "Cesur'un patileri bile parçaladı duvarı." Diyerek ekledi.
"Bir bu eksikti!" Diyerek sinirle konuştu, Zeki abi. Dudaklarımı büzdüm ve kafamı salladım. Bir türlü rahat bir hayat geçiremeyecek gibi hissediyordum.
"O zaman bu temizleme işini ne zaman yapıyoruz?" Diyerek araya girdi, Uğur.
"Hemen şimdi." Dediğimde herkesin bakışları bana döndü. "Burada ki sürü nasıl onlara doğru gitmek istiyorsa... Onlar da buraya gelmek istiyor. E Cesur'da duvarı biraz parçalamış bulundu. Yani onlar bize gelmeden... Biz onlara gidelim."
"Haklı." Diyerek alnını sıvazladı, Zeki abi.
"Tabii ki de haklıyım." Diyerek kendime engel olamayarak konuştuğumda, Eymen dışında herkes bana tip tip bakmaya başladı. Eymen ise burnundan sert bir nefes vererek gülmeyi tercih etmişti. "Ne?" Diyerek bana bakanlara omuzlarımı silkerek bir tepki verdiğimde hepsi anlaşmış gibi kafalarını 2 yana salladılar.
"O zaman herkes hazırlansın." Diyerek Seda konuştuğunda onu durdurdum.
"Herkes değil." Dediğimde gitmek için hareketlenenler durdu ve beni dinlemeye başladılar. "Seda ve Sezer abi burada ki kapıyla ilgilensin çünkü silah sesleri daha çok hastalıklı çekicek ve kapı dayanmayabilir." Mira ve Selim'e döndüm. "Çocukların yanına Cesur'u bırakıcam." Dediğimde kimse itiraz etmemişti.
"O zaman ben çocukları yemekhaneye götüreyim... Orası en iyi yer." Diyerek Zeynep hareketlendiğinde kafamı salladım ve Cesur'a döndüm. Hemen hareketlendi ve bana bakmaya başladı.
"Onunla git ve çocukları koru." Dediğimde hemen Zeynep'in peşine takıldı. Diğerlerine döndüm. "O zaman silahlanalım." Diyerek içeri yöneldim ve diğerlerini beklemeden cehpaneleri koyduğumuz odaya yöneldim. Belimde zaten bir tabanca vardı ama bir tane daha almıştım. Boynuma en hafif olan taramalıyı astım ve kendi odama gidip bıçak kemerimi takıp diğerlerinin yanına geldim. Herkes hazır gibiydi.
"Herkes tamam mı?" Diyerek Elif bakındığında kafamı salladım.
"O zaman biz gidiyoruz." Diyerek Sezer abi bize döndü ve bir kaç saniye baktı. "Dikkatli olun." Dediğinde yutkundum.
"Siz de." Dediğimde Seda gülümsedi ve ikisi de hızla bahçeye yöneldiler. Ben, Zeki abi, Uğur, Simay ve Elif ise kütüphaneye yöneldik. Cesur'un götürdüğü yere ilerlediğimde duvarın daha çok parçalandığını gördüm. Gerçekten de çıkmaya çalışıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçlik
Teen FictionHer şeyimizi kaybetmiştik. Bir havlama sesi doldurdu kulaklarımı. Cesur delirmiş gibi havlıyordu. Adımlarım beni deliğe götürürken, Eymen'in çıldırmış yüz ifadesini gördüm. Herkes onu büyük bir kuvvetle tutmaya çalışıyordu ama o herkesi parçalayaca...