27.Bölüm

1.4K 91 28
                                    

"İdil..."

Kulaklarımda uğuldayan bir ses vardı ama algılayamıyordum.

"İdil benim... Güzelim aç gözlerini."

Biri bana mı sesleniyordu? Ağır ağır gözlerimi açtım ve şaşkınlıkla etrafıma bakındım. Neredeydim ben? Hiç bir şey göremiyordum. Zifiri karanlıktı.

Gece yarısı uyandığımı düşünerek derin bir nefes verdim ve gözlerimin alışmasını bekledim, ama hayır... Hala karanlıktı. Burası sadece karanlıktı. Başka bir şey yoktu.

"Kızlar?" Diyerek seslendiğimde herhangi bir ses gelmedi. Tedirgin bir şekilde ayaklandım ve çıplak ayaklarımla zemine bastım. Tüm vücudum titrerken kollarımı birbirine bağladım. Artık her nefes verdiğimde ağzımdan buhar çıkıyordu ve ben buz tuttuğumu düşünmeye başlıyordum. "Eymen!" Hala ses yoktu.

"Buradayım." Hızla arkamı döndüğümde tekrardan boşlukla karşılaştım. Ensemde hissettiğim nefesle yerime mıhlandım. "Beni özledin mi güzelim?" Tekrar boşluk hissi geldi ve arkamı döndüğümde yine bir şey göremedim. Allah kahretsin! N'oluyordu?!

"Sen kimsin?" Diyerek titreyen sesimle konuştuğumda herhangi bir cevap gelmedi. "Cevap ver!" Bağırdım. "Kimsin sen?!"

"Abin..." diyen bir sesle beraber karşımda abim belirdi. Nefesimi tutarak geriledim. Kabus görüyordum. Bir kabusun içindeydim.

"Hayır..." kafamı 2 yana salladım. Gözyaşlarım akıyordu ama hissetmiyordum. "Git buradan!" Diyerek bağırdığımda bomboş gözlerle bana bakıyordu.

"Beni özlediğini sanıyordum..." dediğinde kendimi tutamayarak hıçkırdım ve karanlıkta ondan ne kadar uzağa gidebilirsem gittim. "Benden kaçma... Ben senin abinim, İdil."

"Değilsin! Sen benim abim değilsin! O öldü, tamam mı?! O öldü!" Dediğim an karşımda belirdi ve elinde ki bıçağı göğsümün tam ortasına sapladı. Nefesim kesilirken gözlerim onun bomboş gözlerine gitti ve yere yığıldım.

Nefes nefese bir şekilde gözlerimi açtığımda elim göğsümün tam ortasına gitti ve herhangi bir yara var mı diye kontrol etti. Bunun saçmalığıyla derin bir nefes verdim ve uyuyan kızlara baktım. İkisi de huzurlu görünüyordu.

Saçlarımı karıştırdığımda Eymen'i yatağında görememle kaşlarım çatıldı. Yatağı dağınıktı. Gerindim ve botlarımı giyerek hırkamı aldım. Onu da giyerek sessizce odanın çıkışına yöneldim ve temiz hava almak için dışarı çıktım. Derin bir nefes aldığımda gördüğüm kabus aklıma doldu. Fazla gerçekçi ve korkunçtu.

Ensemde hissettiğim nefesi hatırladığımda tüylerim diken diken oldu ve ellerim benden bağımsız bir şekilde enseme gitti. Çok tedirgin edici bir histi ve rahatsız ediciydi.

"Ne zaman beni farkedersin acaba?" Diyen bir ses duyduğumda neredeyse yerimde zıpladım ve hemen gözlem kulesine baktım. Eymen kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu. Ayaklarını kuleden sallandırıyordu ve elleri tahtaya baskı yapıyordu.

"Aklım çıktı!" Diyerek sitem ettiğimde omuzlarını silkerek güldü ve ben yanına ilerlediğimde beni bekledi. Yavaşça yanına çıktım ve onun gibi ayaklarımı sallandırdım. "Neden uyanıksın?"

"Uyku tutmadı... Malum saatler sonra büyük bir plan uygulamaya geçecek." Dediğinde neşeden uzak bir şekilde gülümsedim ve saatler sonra olucak planın stresi tekrardan beni sardı. "Sen neden uyandın?"

"Kabus..." Diyerek kısa bir cevap verdiğimde bakışları bana döndü. Bende ona döndüğümde bir süre yüzümü inceledi. Sanki buna ihtiyacı varmış gibiydi.

HiçlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin