22.Bölüm

1.4K 91 13
                                    

"Ya biraz daha burada kalsan n'olur be kızım?! Rahat hareket edemiyorsun bile." Diyerek bana tedirgin bakışlarla bakan ve yarım saattir aynı şeyleri tekrarlayan Zeki abiye gözlerimi devirdim.

"Zeki abicim..." Derin nefes aldım. "Ben gayet esneğim!" Diyerek gerinme hareketleri yaptığımda gerçekten de yaramın hiç acımadığını anlamıştım. Günlerdir yatıyordum! Bir zahmet iyileşsindi.

"Tamam! Daha fazla gerinme." Diyerek Seda kafama vurduğunda kaşlarımı çatarak normal halime döndüm ve kemerimi kontrol ettim. Silahım ve ismimi kazıdığım bıçaklarım yerindeydi. Çantamda da yeterince eşya vardı.

"Gidelim!" Dediğimde kısa bir vedalaşma faslından sonra sonunda demir kapı açıldı ve dışarı çıktık. Cesur hemen bizden önde ilerlemeye başladığında kapı kapandı ve bizde Cesur'un arkasından ilerledik.

Simay sağımda Elif solumda Eymen ise tam benim önümden yürüyordu. Sanki bana karşı gelecek herhangi bir darbeden beni koruyor gibiydi. Bu beni sinir etse de ortamda gerginlik yaratmak istemediğim için sessiz kaldım ama Eymen'in benim önümde yürümesine izin vermeyerek kızlarla ona yetiştik.

"Sizce kasaba yağmalanmış mıdır ya? Açıkçası o marketten sonra ben pek umutlu değilim." Dediğimde içimden en azından haksız çıkmamı ümit ediyordum.

"Yalan yok, bende pek umutlu değilim ama bakıcağız. Belki şansımız tutar." Diyerek Elif omuzlarını silktiğinde Cesur önüme geçerek dilini çıkardı. Susamıştı.

Çantamdan şişeyi çıkarıp ona içirdikten sonra yolumuza devam ettik. Hepimiz sağdan soldan ya da herhangi bir yerden gelicek darbeye karşı tetikte gibiydik. Bu yüzden yolculuk pek sohbetli geçmiyordu.

Önümüze bir kaç hastalıklı çıktığında hemen hallettik ve ilerlemeye devam ettik. Yaklaşık yarım saat sonra kasabanın merkezi gözükmeye başlamıştı. Açıkçası şu an düşündüğüm tek şey bir kaç hafta önce buradan geçen sürünün burada olup olmadığıydı. Ve umarım ki değillerdi.

"Yavaş ilerleyelim. Ses çıkarmayın." Dediğimde hepsi kafasını salladı ve merkeze doğru yürümeye başladık.

Bu ölüm sessizliği altında ki kasabada sadece bizim botlarımızın sesi duyuluyordu. Ha bir de Cesur'un nefes sesleri tabii.

Elimde ki silahı daha sıkı tuttum ve artık tam anlamıyla merkezin ortasındaydık. Daha önce geldiğimiz alışveriş merkezini gördüğümde diğerlerine döndüm.

"Girelim mi?" Dediğimde hepsi onaylayan bakışlar attığı için oraya yöneldik. Kocaman alışveriş merkezinde sadece bizim baktığımız market olamazdı heralde.

İçeri girdiğimizde bakışlarım Cesur'a gitti. Herhangi bir tepki vermediğinde derin bir nefes verdim ve etrafıma bakındım. İlk katta sadece mağazalar vardı.

"Üst kata çıkalım." Diyerek Eymen merdivenlere yöneldiğinde bizde peşinden gittik.

En son buraya geldiğimizde ki yaşananlar aklıma düştüğünde ürpermeden edemedim. Bir saniyelik dalgınlıkla bildiğin kendimizi ölüme atmıştık.

Gözlerimi kırpıştırdım ve daha öncesine göre boş olan üst kata çıktığımda derin bir nefes verdim. Hırıltı sesleri tabi ki vardı ama hastalıklı şuan göremiyordum. Belki de bir yerlere sıkışmışlardır diye düşünerek en son girdiğimiz marketi es geçtik ve ilerlemeye başladık.

Karşımıza girdiğimiz eczane çıktığında içeriden gelen hırıltı sesleriyle hızla oradan uzaklaştık. Büyük ihtimalle yangın merdivenlerinde sıkışmış hastalıklılar vardı.

"Şurada bir market var." Diyerek Simay eliyle tam karşıyı gösterdiğinde camları tuzla buz olmuş markete baktım. Pek umutlu değildim ama bakmak lazımdı.

HiçlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin