Zihnimde Eymen'in sesi yankılanırken, kulaklarım kapının ardındaki hırıltı seslerinden çınlıyordu. Kapıyı bir kedi gibi tırmıklıyorlardı ve ulaşacakları ödül, fare değildi.
Bizdik.
Yarım saattir bu odanın içindeydik. O kadar çok hastalıklı çekmiştik ki, buradan çıkmak için ya karavandakilerin bize yardım etmesi gerekiyordu. Ya da hastalıklılar gidene kadar beklememiz gerekiyordu. Ve biz ikinci seçeneği seçmiştik çünkü diğerleri gelmek istese de biz reddetmiştik. Onları kendimiz için tehlikeye atmak istemiyorduk. Biz hep halletmiştik. Yine hallederdik.
Sırtımı kapıya vermiştim ve bağdaş kurarak oturmuştum. Bakışlarım ellerimdeydi ama aklım asla burada değildi. Buradakilerin bakışları da hiç işe yaramıyordu. Herkes, hemen benim yanımdaki duvara yaslanmış olan Eymen'le benim aramdaki mesafeye bakıyorlardı. Böyle olmasını istemiyorlardı ama bende istememiştim. Her şey çok güzel giderken tabii ki ondan uzaklaşmak istemezdim.
Hala Eymen'i seviyordum ama bi' burukluk vardı işte.
Kafamı kapıya yasladım ve derin bi' nefes vererek bakışlarımı bu sefer tavana diktim. Hırıltılar yavaş yavaş azalıyordu ama yinede fazlalardı. Bu beni deli ediyordu ama sakin kalmam lazımdı. Öfkeme yenik düşüp, yanlış bir hareket yapmak istemiyordum.
Eymen'in bakışlarının bana döndüğünü hissettiğimde ona bakmak istedim ama saatlerdir yapamadığım gibi, yine yapamadım. Kerem geldiğinde, Eymen'de böyle mi hissetmişti? Peki şu an o da benim gibi çaresiz mi hissediyordu?
Bakışlarımı ona çevirdim ama gözlerine bakmadım. Sadece yüzüne baktım. Gözlerine bakamıyor oluşum onun için yabancı değildi. Neler hissettiğimi çok iyi biliyordu ve belki de kendini açıklama çabası bu yüzden bu kadar çoktu. Kendisinin aynı benim gibi içi acımıştı ve belki de benim bunu yaşamamı istemiyordu.
Yüzüne daldığım sırada, bi' anda yaslandığım kapıdan gelen seslerin kesilmesiyle bakışlarım hemen kapıya döndü. Hızla ayaklandığımda, kulağımı kapıya dayadım ve ses gelmesini bekledim ama sadece uzaktan gelen hırıltı sesleri vardı.
"Hazırlanın!" Diyerek sessizce ama aceleyle konuştuğumda herkes hızla ayaklandı ve çantalarını sırtlandılar. Bende hemen çantamı aldım ve telsizimi çıkardım. Hepimiz oldukça sessiz olmaya çalışıyorduk çünkü yakından gelen hastalıklıları tekrar çekmek istemiyorduk. "Kerem orada mısın?"
Tek telsiz ondaydı, şu an.
"Buradayım."
"Şimdi çıkıyoruz hastaneden. Karavanı çalıştırın." Dediğimde karşıdan beni onaylayan sesler geldi ve bununla birlikte telsizi kapatıp, belime taktım.
"Hazır mısınız?" Diyerek hepsinde göz gezdirdim.
"Hazırız." Dedi, Efe. "Kimse eşinden ayrılmasın." Diyerek Elif'in yanına gittiğinde gözlerimi kıstım ama belli etmemek için hemen arkamı döndüm. Eymen yanıma geldiği an derin bi' nefes aldım ve kapıyı açtım.
Hazine bulmuşcasına hızlı ve heyecanlı bi' şekilde odadan çıktık ve karanlık koridora tekrar girdik. Ellerim hemen bıçağıma gitti ve aldığım gibi sıkıca tuttum. Hırıltı sesleri karanlık koridorda, hayalet gibi etrafımızda dolanırken derin bi' nefes verdim ve ilerlemeye başladım.
Saniyeler sonra karşımıza çıkan hastalıklılarla sessiz küfürler savurdum ve bıçağımı bana doğru gelen ilk hastalıklının alnına saplayıp çektim. Diğeri de hemen onun arkasından geldiğinde diz kapağına en sert tekmemi attım ve hastalıklının çürük diz kapağı kırılıp, onun yere düşmesini sağladığında bıçağımı alnına geçirip çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçlik
Teen FictionHer şeyimizi kaybetmiştik. Bir havlama sesi doldurdu kulaklarımı. Cesur delirmiş gibi havlıyordu. Adımlarım beni deliğe götürürken, Eymen'in çıldırmış yüz ifadesini gördüm. Herkes onu büyük bir kuvvetle tutmaya çalışıyordu ama o herkesi parçalayaca...