Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen:)
Keyifli okumalar!
"Hiçlik'e hoşgeldin İdil Erez."
Korkuyla geriledim ve bu atakla beni zor ayakta tutan bacaklarım sendeledi ve yere düştüm. O kadar korkuyordum ki, dizlerimin acısı umurumda değildi. Bu tarayıcıda neden benim parmak izim kayıtlıydı, ve ben neredeydim?
Hiçlik'e hoşgeldin İdil Erez.
"Hiçlik mi?" Burnumun buz tuttuğunu hissettiğimde, ellerimi yere bastırdım ve zorla ayağa kalktım. Sağıma ve soluma baktım ama başka gidebileceğim hiçbir yer yok gibi gözüküyordu.
Titrek bir nefes verdim ve önümde açık duran kapıdan içeri adımımı attım. Hissettiğim ilk şey zeminin sıcaklığıydı. Koridorun zeminine göre burası ılıktı. Kollarımı birbirine bağladım ve içeriyi en sonunda tamamen gördüm.
Burası küçük bir laboratuvara benziyordu. Ama bizim gittiğimiz laboratuvar gibi her yerde deneysel şeyler yoktu. Çoğunlukla kitaplar ve dijital ekranlar vardı. En azından sanırım bir zamanlar vardı, çünkü şu an hepsi kırık durumdaydı. Yerlere kitaplar saçılmıştı ve her yerde karalanmış not kağıtları vardı. İlerlemeye devam ettiğimde ayağıma batan bir kalemle sendeledim ve acıyla yere oturdum. Kalemin ucu ayağıma girmişti.
Sinirle kalemi fırlattım ve ayağımın acısı geçene kadar, oturarak etrafa bakındım. Büyük masanın altında da farklı bir şey yoktu. Her yer not kağıtlarıyla doluydu. Bu kadar çok ne yazılmıştı?
"Bu lanet yerde kimse yok mu?!" Benim sesimin yankılanmasından başka bir ses yoktu. "Off!" Masaya tutunarak ayaklandım ve ayağımın acısını umursamamaya çalışarak ilerledim. Buranın bir çıkışı olmalıydı.
Duvarlara bakındım ama herhangi bir pencere göremedim. Sıkıntılı bir nefes verdim ve burada daha fazla kalmamak için kapıya yöneldim. Asansörde gördüğüm kadarıyla başka kat yoktu, ama her şekilde burada bir çıkış olmalıydı.
Asansörün önünde durdum ama içine girmedim. İki tarafa da baktım ama herhangi bir şey yoktu. Yine de sağa döndüm ve duvarın sonuna kadar ilerledim. Bir şey yoktu. N'olur n'olmaz diyerek sol tarafın da sonuna kadar ilerledim. Ayağımın acısı artık sadece sızlamaya dönüştüğünde, koridorun sonunda gördüğüm kapıyla mutlulukla derin bir nefes verdim. Acil çıkış kapısı gibi bir şey olduğunu varsayıyordum.
Elim kapının kulpuna gitti ama duraksadım. Ben ısırılmıştım ve bir anda hiçbir şey olmamış gibi uyanmıştım. Ne ısırık izi vardı, ne de aldığım diğer darbelerin izi. Ailem, hatta hiç kimse yoktu. Yürümekte bile zorlanıyordum. Her şeyin üstüne bir de uyandığım yer sanırım bir saldırıya uğramıştı, çünkü her yer dağılmıştı. Peki dışarda ne görecektim?
Yutkundum ama yine de bunu yapmam lazımdı. Bu kadar sorum varsa, öğrenmem için de bu kapıyı açmam lazımdı. Bu yüzden bu sefer duraksamadım ve kapıyı kendime doğru çekerek açtım. Yüzüme soğuk bir hava vurmasını beklesem de, aksine yüzüme güneş vurmuştu. Gözlerim kısıldığında elimi kaldırdım ve güneşin gözümü almasına engel oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçlik
Teen FictionHer şeyimizi kaybetmiştik. Bir havlama sesi doldurdu kulaklarımı. Cesur delirmiş gibi havlıyordu. Adımlarım beni deliğe götürürken, Eymen'in çıldırmış yüz ifadesini gördüm. Herkes onu büyük bir kuvvetle tutmaya çalışıyordu ama o herkesi parçalayaca...