Çocuklarla kitap seçmemizin ve onların okumayı bildikleri halde bize okutmalarının üzerinden tam olarak 3 saat geçmişti. İkisi de bariz bir şekilde mızmızlanmışlardı ve kitap okumaktan gözlerim ağrımaya başlamıştı. Ama Allah'tan Eymen gelip bizi kurtarmıştı ve şu an yurtta ki herkes dışarda ki çardaklardan birinde toplanmıştık. Yani... Aslında birine sığmadığımız için iki çardak birleştirmiştik.
Simay sol tarafımda otururken, Eymen her zaman ki gibi sağımdaydı ve diğerleri gibi arada dönen sohbeti dinliyordu. Ben ise herkesi gözlemlemekle meşguldüm. Garip bir huydu ama bulunduğum ortamı gözlemlemek beni rahatlatıyordu. Sanki insanların düşündükleri şeyleri, hareketlerinde ya da tavırlarında görüyormuş gibi hissediyordum. Ya da kesinlikle saçmalıyordum.
Masanın başında Seda ve Zeki abi vardı ve açıkçası ikisinin de 3 gün sonra yapacağımız şeyi konuştuklarına emindim. Zaten herkes kendince sohbet ediyordu ama tabi ki ortamda bir stres havası vardı. Neden yarın ya da bugün değil de, 3 gün sonra yapacaktık açıkçası hiç bir fikrim yoktu. Plan Zeki abi ve Seda'nın planıydı ve ben karışmak istemiyordum. En azından sessiz kalıp sadece uygulamak istiyordum.
Onların yanında ise Semih ve Bilge vardı. İkisi de ara sıra tebessüm ettirecek bir sohbetin içindeydiler. Açıkçası Bilge'nin Semih'e olan aşk dolu bakışlarını görüyordum ve acaba onu yanlışlıkla vurduğunda ne hissettiğini düşünüyordum. Ben aşık olduğum birini vursaydım sanırım kendimi asla affedemezdim... Ama tabi Bilge'nin kendi içinde neler yaşadığını bilmediğim için onu da umursamazlıkla suçlayamazdım. Bakışlarım Bilge'nın yanında ki Eylül'e gittiğinde gülümsemeden edemedim. Öylece kafasını Bilge'nin omuzuna koymuştu ve uyukluyordu. Bu kızın uyku aşkı hesaplanamayacak kadar büyüktü.
Efe, Cenk ve Kerem ise her zaman ki gibi üçü de bir aradaydı ve kendince sohbet ediyorlardı. Yani en azından Kerem'le Cenk ediyordu ama Efe oralı değil gibiydi. Bakışlarını Elif'in üzerinden ne zaman çekerdi bilmiyordum ama açıkçası Elif'den hoşlandığını çok belli ediyordu. Bakışlarında öyle bir derinlik ve anlamlar vardıki... Farkedilmeyecek gibi değildi. Elif'e döndüğümde ise elinde ki deftere odaklandığını farkettim. Herkesten soyutlanmış bir şekilde çizim yapıyordu. Zaten mükemmel bir resim becerisi olduğunu biliyordum ve açıkçası şu an ne çizdiğini deli gibi merak ediyordum.
Sude ve Ömer kıyasıya bir rekabete girmişlerdi ve bilek güreşi yapıyorlardı. Sude, Ömer'e kıyasla daha kaslıydı ve bu yüzden Ömer'i defalarca yenmişti. Ama Ömer asla pes etmiyordu. Her dakika bir bahane bulup tekrar bilek güreşi yapıyordu ama sonuç 1 saattir hiç değişmemişti. Hala yeniliyordu. Görkem ise tabi ki de kaostan beslendiği için Ömer'le dalga geçmekten başka bir şey yapmıyordu. Sanırım Ömer'in bu yenme hırsı, Görkem'den kaynaklanıyordu. Açıkçası biri benim başımda böyle beni deli etse, ben bilek güreşi yapmak yerine yumruğumu suratına geçirmiştim. Ömer iyi dayanıyordu.
Simay ise yanımdaydı ama sanki değil gibiydi. Kafasını eğmişti ve parmak uçları, bileğinde sarılı olan, abimin bandanasıyla oynuyordu. Bugün garip bir şekilde gözlem kulesinden sonra sessizleşmişti ve tek kelime etmemişti. Sanki onu hayatta tutan tek şey abimin bandanasıymış gibi gözlerini oradan almıyordu. Onun diğer tarafında oturan Uğur'da onun bu sessizliğini farketmişti ama hareketlerinden yaşadığı şeyi tahmin edermiş gibi bir şey dememişti ve onu acısıyla baş başa bırakmıştı.
Eymen'in kafasını omuzumda hissettiğimde irkildim. O kadar çok herkese odaklanmıştım ki korkmuştum.
"Sakin ol." Diyerek güldüğünde bende güldüm ve derin bir nefes aldım. "Biraz uyumama izin verir misin?" Dediğinde gülümsedim.
"İzin verildi." Dediğimde güldü ve gözlerini kapattı. Başı omuzumdayken arkama yaslandım ve yutkundum.
Aylardır aradığım Kerem, burada benimle aynı ortamda otururken, ben onunla değildim. Çünkü onunla olmamayı seçmiştim. Bana bunu biri gelipte aylar önce söylese açıkçası asla inanmazdım ve dalga mı geçiyorsunuz derdim. Kerem'in olduğu yerde başka birini nasıl seçerim derdim. Ama şimdi öyle değildi işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiçlik
Teen FictionHer şeyimizi kaybetmiştik. Bir havlama sesi doldurdu kulaklarımı. Cesur delirmiş gibi havlıyordu. Adımlarım beni deliğe götürürken, Eymen'in çıldırmış yüz ifadesini gördüm. Herkes onu büyük bir kuvvetle tutmaya çalışıyordu ama o herkesi parçalayaca...