15.Bölüm

1.6K 115 12
                                    

Dediği şeyle ortamda büyük bir sessizlik oluştu ve herkesin şaşkın ve korkulu bakışları beni buldu. Ben ise hiç bir şey demeden öylece Mira'ya bakıyordum. Üzgün görünüyordu.

Evet... Belki de küçük bir kızın ağzından duymak beni kendime karşı daha çok kötü hissettirmişti. Bu hayatı öylesine bulmamıştım. Bu hayatı bana annem ve babam vermişti. Belki de onlardan kalan son şey benim hayatımdı. Buna sahip çıkmam gerekiyor ve onlardan kalan son şeyi hazine gibi korumam gerekiyordu.

Belki de çoktan beni unutmuş biri için... O hazineyi kaybedemezdim. Bu aileme büyük bir haksızlık değil miydi? Eğer gidersem nankörlük mü etmiş olurdum? Kesinlikle öyle olurdum.

"Ne demek bu?" Diyerek Uğur ilk tepkiyi verdiğinde ona döndüm. Anlamaz bakışlarla bana bakıyordu. "Ölüme gidicem de ne demek?!" Diyerek sesini yükselttiğinde kaşlarım havalandı.

"Sakin ol şampiyon." Diyerek ellerimi kaldırdım. "Hala buradayım." Dediğimde çok rahattım. Çünkü eski bir konu açılmıştı ve Mira da sağolsun ortalığı karıştırmıştı.

"İdil bir açıklama yap istersen!" Diyerek sitem eder gibi konuştu, Seda. "Mira bile bunu anladıysa ciddi bir mesele demek ki."

"Evet." Diyerek başladım. "Kerem'i aramak için ölüme bile giderdim..." Diyerek derin bir nefes verdim. "Ama giderdim işte. Artık onun gelmesini bekliyorum." Dediğimde bakışlarım Eymen'e kaydı. Gözleriyle sanki doğru olan bu der gibi bakıyordu.

"Ben şunları götürsem iyi olucak." Diyerek Zeynep, Seda'nın elinde ki konserveleri aldığında Uğur'da onunla birlikte gitti. İkisi de aşağı indiğinde karşımda ki Mira'ya baktım. Öylece etrafa bakınıyordu.

"Kız!" Diyerek  konuştuğumda bana döndü. "Sen niye hemen ispitliyorsun beni?" Dediğimde dudaklarını büzdü ve yavaş yavaş masadan inerek kaçtı. Arkasından kısık gözlerle baktığımda, Seda gülerek bana bakıyordu.

"E senden öğrendiği şeyleri de sana uyguluyor." Dediğinde gözlerimi Mira'nın gittiği yerden ayırmadan kafamı salladım. Bücür işte ne olucak!

Sıkıntılı bir nefes verdim ve oluşan ortamdan uzaklaşmak adına masadan indim. Kimseye bir şey demeden ilerlemeye başladığımda hedefim yeni gelen kişilerdi. Umarım başımıza bela almamıştık...

Kapının önüne geldiğimde Uğur ve Zeynep'i çıkarken gördüm. Onlar çıkarken içeri girdim ve karşımda 3 tane yemek yiyen yabancıyla birlikte yataklardan birine oturdum. Hepsi bir yandan yemeklerini yiyor diğer yandan bana meraklı bakışlar atıyorlardı.

"Hastalıklılarla başa çıkmayı öğrendiniz mi?" Dediğimde cevap veren Sude olmuştu.

"Sanırım... Yani buraya gelene kadar çok öldürdük." Dediğinde kafamı salladım ve odadan çıkma hissiyatıyla kapıya ilerledim. Açıkçası neden geldim ve şu an neden gidiyordum? Bilmiyordum.

                                         🧟‍♂️

Buraya 3 kişinin gelmesinin üzerinden tam olarak 6 saat geçmişti ve ben can sıkıntısından kendimi yerlere atmış durumdaydım. Artık eskiden yaptığım gibi canım sıkıldığında Kerem'le buluşup kahve içemezdim mesela... Ya da Simay'ı arayıp onu zorla nefret ettiği korku tüneline götürüp eğlenemezdim de. Artık çoğu şeyi yapamazdım.

Birinci katın koridorun ortasında uzanmıştım ve kollarımı 2 yana açarak bezgin bezgin tavana bakıyordum. Tabii Cesur'un da yanımdan ayrılmaması başka bir şeydi. Sanırım yeni gelenler onu huzursuz etmişti. Yanımdan ayrılmamakta kararlı gibiydi. Zaten bende bundan rahatsız değildim.

HiçlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin