24.Bölüm

1.3K 90 14
                                    

Cenk'le birlikte yemeğimizi yemeye devam ederken aklım bambaşka bir yerdeydi. Bizim 2 arkadaşımızı öldüren kız tam olarak dibimizde yaşıyordu ama biz sanki o çok önemsiz biriymiş gibi umursamıyorduk. Hatta onunla ilgili bile konuştuğumuzu hatırlamıyordum. Bende de suç vardı. Melisa'yı bende diğerleri gibi önemsememiştim. Hatta orada olduğunu unuttuğum zamanlar bile oluyordu. İşte asıl tehlikeli olanda buydu.

Akbaba gibi bizim ölümümüzü bekleyen kızı unutuyorduk.

Sıkıntılı bir nefes vermem Cenk'in dikkatini çekmiş olucak ki bakışlarını yemeğinden ayırdı ve bana döndü. Yüzü bütün yüzümü taradı ve çatılan kaşlarıyla boğazını temizledi. Ben ise ona baktığımı farketmeyecek kadar düşüncelere dalmıştım.

"Sen iyi misin?" Diyen sesini duyduğumda gözlerimi kırpıştırdım. Anlamayan gözlerle ona baktığımda bakışları elime gitti. Bende döndüğümde kaşığımda ki fasulyenin masaya döküldüğünü gördüm. Sinirle nefesimi verdim ve kaşığı konserveye koyarak yüzümü ellerimin arasına aldım. "Cevap alamadım?"

"İyi gibi mi duruyorum?" Dediğimde baygın bakışlarım onu buldu. Gözlerini kıstı ve o da elinde ki kaşığı konserveye koyarak bana odaklandı.

"N'oldu birden? Ne geldi aklına?"

Ona anlatmalı mıydım bilmiyorum ama sanırım artık onlar da burada yaşayacağı için söylemem gerekiyordu. Sonuçta diplerinde ki tehlikeleri bilmeleri gerekiyordu. Hazırlıklı olmalıydılar.

"Olayların ilk başladığı zamanlarda bir kızla karşılaştım." Dediğimde direk olaya girmeme şaşırmıştı ama merakla hemen beni dinlemeye başlamıştı. "O zamanlar sadece kızlar vardı. Yolumuzu kestiler ve eşyalarımızı istediler..." dudaklarımı büzdüm. "Yağmalamak için dünyanın bu zamanını beklemiş gibi bir halleri vardı." sandalyede arkama yaslandım. "Ona boyun eğmedik ve o da zaten silahlarımızı gördükten sonra yolumuzdan çekildi... Bizde bundan önce ki kaldığımız yere, yani dağ evine gittik ama orada çok kısa kaldık." Diyerek elimi savuşturdum. Dağ evi kısmı pekde önemli değildi.

"Bu konuşma nereye varıcak anlamadım ama pekde iyi bir şey değil gibi." Tepki vermedim ve anlatmaya devam ettim.

"Buraya geldikten bir kaç hafta sonra ekiple kasabaya gittik. Eşyalara ihtiyacımız vardı..." yutkundum. Gözümün önüne Zeynep'in gülümseyen yüzü geldiğinde gözlerim doldu. "Geri döndüğümüzde," dudaklarımı dişledim. "o kız ve arkadaşları da buradaydı... Ve," Devam etmek zor geliyordu ama derin bir nefes  aldım ve Cenk'in gözlerinin içine baktım. "Zeynep'i ve Sezer abiyi öldürmüştü. Hemde iki küçük çocuğun önünde..." Bakışları donuklaştı. "Eğer gelmeseydik... Onlar da ölücekti." Dolan gözlerimi bir şekilde geçiştirdim ve dudaklarımı birbirine bastırarak omuzlarımı silktim.

"Ben..." Dedi ama devam edemedi.

"O kadından kurtulmak için bir plan yaptık." Diyerek devam ettiğimde artık sonuca gelmek istiyordum. "Arkadaşlarının çoğu öldü ama o hayatta," kaşları çatıldı. Bakışları şaşkınlıkla doldu. "ve tam olarak karşıda ki evde." Dediğimde bakışlarım pencereye gitti ve günler önce bana el sallayan Melisa'nın buz mavisi gözleri başımı ağrıttı.

Sanki karşımdaymış gibi öfkeyle dolduğumda sakinleşmek için burnumdan derin nefesler alarak ağzımdan veriyordum. Melisa'nın o iğrenç gülümsemesi gözümün önüne gelince, diğer yandan Sezer abinin sesi kulaklarımda yankılanıyordu.

Onların ölmemesi gerekiyordu. Ama diğer yandan benim de kendimi toplamam lazımdı. Onların isimi geçtiği an eğer güçsüzleşirsem, kolay lokma olmaktan başka bir şey olamazdım.

"Onları... Siz mi?" Dediği an sözünü kestim.

"Hastalıklılar." Dediğimde yutkundu. "Biz sadece hastalıklıları gönderdik... Kurtulmak onlara bağlıydı."

HiçlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin