BİR MELEĞİN GÜNAHI 1. PERDE-GÖKLERİN ÇAĞIRIŞI

3.1K 195 10
                                    


1. BÖLÜM- RÜYA

Heyecan bir sarmaşık gibi bedenimi sarmıştı ve etkisini tüm duygularımda gösteriyordu. Bu etki kalbimi esiri altına çoktan almıştı. Bir hız trenine binmiş gibi atan kalbim, artık göğsümün onu hapsettiği parmaklıkları kırıp ortaya çıkmak istercesine hızla çarpıyordu. Nefesim, her an kesilebilirdi ve bu heyecan ile aramdaki savaşta beni yenilgiye uğratacak en büyük darbeyi atabilirdi. Bir doğum gününün heyecan duygusu insanı ne kadar etkileyebilirdi bilmem ama beni fazlası ile etkiliyordu.

Geniş odamın içinde bulunan fransız cama doğru gittim. Bugün gökyüzünü ışığı ile kaplayan ayın, en güzel hali olan dolunay vardı. Gökyüzü adeta bir ayna misali yeryüzüne yansıyor, yıldızlar ise bu yansımaya eşlik ediyordu. Sanki ay, bu gece insanların kendisini izlemesini istiyormuş gibi parıldıyordu.

Gökyüzünün bu olağanüstü görünümüne daha yakından şahit olmak için camı açtım ve ılık havanın tenime çarpıp odamın içine dolmasına izin verdim. Dudaklarım aralandığında geceyi bir pelerin gibi saran serin havayı içime çektim. Gözlerim şehrin hayat bulgularını gösteren sokak ışıklarına doğru kayıp ardından tekrar gökyüzünün bu gece sergilemiş olduğu karanlık ve aydınlığın festivali ile buluştu.

Ayın yaymış olduğu parlak ışık bir mızrak misali içimden geçerken yaşatmış olduğu etkiyi iliklerime kadar hissettim. Her doğum günümden önce tattığım duyguların aynısını bir kez daha tadıyordum ama bu gece o gecelerden farklıydı. Sanki her bir duygum, her bir hissim daha da yoğunlaşmıştı ve içime soğuk ile sıcağın birleştiği etkiler bırakıyordu.

Tenime çarpan ılık esintiyle beraber camın kenarından çekilip odamın köşesinde bulunan çalışma masama doğru gittim. Beyaz deri sandalyeye oturmadan önce masanın üzerindeki lambayı açtım. Işık karanlıkta kalan çizimlerimi ve dosyamın üzerine yansırken bende yerime oturdum.

Önceden çizmiş olduğum çizimlerimde gözlerim gezindi ve içimi ufak çaplı bir huzur kapladı. Küçüklüğümden itibaren çizim yapmayı seven biriydim. Elime bir kalem verildiğinde tüm dünyaya sahip olmuşum gibi hissediyordum. Kendi dünyamı kendi tuvalime işliyordum. Yeri geldiğinde bir kitabın arkasına, yeri geldiğinde ise bir masanın üzerine o an hissettiklerimi yansıtıyordum. Çizim benim için farklı bir dünyanın kapılarını açan anahtardı ve ben, her elime o anahtarı aldığımda, zihnimdeki hayal dünyasına giden kapıların önünde kendimi buluyordum.

Bu sene de istediğim bölüm olan mimarlığı kazanmıştım. Belki zorlu yollardan geçmiştim ama sonucuna da değmişti. Bilgisayarımın ekranında büyük harflerle istediğim üniversitenin adı yazarken gözlerimden mutluluk yaşları dökülmüştü. Her şeyin ilk defa güzel ve sorunsuz şekilde geçtiği bir seneyi yaşıyordum. Her istediğimi bir bir elde ediyordum. Kendi geleceğimi, kendi ayaklarımın üzerinde durarak oluşturmanın hayalini kuruyordum.

Hani derler ya, çok gülen illaki çok ağlar diye. Ben bunun olmaması için bile uğraşıyordum. Attığım her adımı düşünerek atıyordum. Yoluma çıkan engelleri küçük ya da büyük ayırt etmeden dikkatlice geçmeye çalışıyordum. En ufak bir hata yapmaya bile tahammülüm yoktu. Bana çizilmiş olan bu yolda duraklamak istemiyordum.

Çizim dosyasının üzerine bırakmış olduğum kalemi alıp ardından boş bir kâğıdın üzerine değdirdim. Zihnimde kendime ait bir hayal dünyası vardı. O dünyanın bana hissettirdiklerinden yola çıkarak çizmeye başladım. Duygularım, damarlarımda dolaşan bir kan misali hızlıca hareket ederek, zihnimde yer alan hayal dünyasının kapılarını çalmaya başladığında dışarısı ile aramdaki bağı çoktan koparmıştım.

Sadece birkaç dakika sonra kabataslak olarak kâğıda çizmiş olduğum resme baktığımda bir haftadır çizdiğim resimlerden farkı olmadığını gördüm ve bu durum her zamanki gibi tenimin ürpermesine neden oldu.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin