Bazı anlar vardır ki insan kendini boşluğun içinde hisseder. Etrafında onca kişi varken yalnızlığın kollarında kendini bulur. Aldığı her nefes, baktığı her yer ona boş gelir ya, işte bende o anların içindeydim.
Sabah gözlerimi açtığım andan itibaren Aren ile konuşmaya çalışsam da benimle konuşmak yerine kısa cevaplar verip içmeye devam ediyordu. Dün akşama kadar aramızda hiçbir sorun yokken şimdi onunla aramın bu kadar mesafeli olması beni huzursuz ediyordu. Ne yaptığım kahvaltıdan, ne içtiğim sudan, ne de aldığım nefesten zevk almıyordum.
Defalarca kez konuşmayı denesem de sanki aramıza taş duvarlar örülmüştü ve ben o taş duvarları aşamıyordum. Bu duruma her ne kadar anlam veremesem de gitmem gereken bir okul vardı. O yüzden hazırlanmak için salondan ayrılıp Aren'i arkamda bıraktım.
Büyük ve geniş merdivenleri çıkıp siyahın asilliğine sahip odaya girdim. Kapıyı kapatıp dolaba doğru yöneldim. Sabaha böyle isteksiz ve huzursuz şekilde başlamak benimde moralimi bozuyordu ama hayat devam ediyordu. Her ne kadar istemeyerek hareket etsem bile zamana ayak uydurmam gerekiyordu.
Dolaptan kendime siyah mini bir etek alıp üzerime de siyah derin göğüs dekoltesi olan bir bluz alıp giydim. Tamamen hazır olmak için topuklu ayakkabı da giyip ardından makyajımı ve saçımı yaptım. En son kanın rengini taşıyan bir kırmızı rujla hazır hale geldiğimde odadan çıktım.
Aşağıya inip salona geçtiğimde duvarlarda yankılanan topuklu sesimle beraber Aren elindeki içki şişesini tamamen kafasına dikleyip ardından sehpanın üzerine koydu. Ben ona dikkatle bakarken o koltuğun üzerindeki deri ceketini alıp giydi ama sarsılınca hemen yanına doğru gittim. Kolundan tuttum ama Aren benim iki katımdı ve ben yanında varla yok arasındaydım. Bu dokunuşum onu çokta etkilemedi.
" İyi misin?" Diye sorunca ben, başını olumlu anlamda sallayıp benden çekildi.
" Aren neyin var bana da söyler misin?" Diye sordum." Hazırsan çıkalım artık."
" Aren sana soru soruyorum. Sabahtan beri bana cevap vermiyorsun. Benimle konuşmuyorsun. Neyin olduğunu söyler misin? Ben mi anlamadan bir şey yaptım?" Diye sordum.
" Bir şey yok Almina." Deyip ardından koluma tuttu. O an gözlerim kapansa da açtığımda okulun bahçesinde buldum kendimi. Bu hareketi beni sinirlendirdiği için kolumu ondan sertçe çektim.
" Bir iyisin, bir kötüsün. Sana soru soruyorum ve benimle konuşmak bile konuşmuyorsun. Bu şekilde mi anlaşmamızı bekliyorsun?" Diye sertçe sordum.
" Ben her zaman kötüyüm. Sende bunu biliyorsun." Dedi.
Kurduğu cümleye cevap verip onunla tartışmak istemediğim için sessiz kalıp önden yürümeye başladım. Etraftaki insanlar eğilip selam verirken ben Aren'e olan sinirimle içimde savaş veriyordum.
" Ateş lordu kraliçenin fiziğinin çok güzel olduğunu düşünüyor."
Kolyeden duyduğum sesle beraber derin bir nefes aldım. Şu an benim hakkımda ne düşündüğü önemli değildi. Çünkü benim onun hakkında düşünebildiğim tek şey vardı o da sinirden başka bir şey değildi.
Ben okulun içine girdiğim anda duvarlardan
" elementin güzel kraliçesi ve ateş lordu diyar okulunda!" Diye sesler yükselmeye başladı." Ateş lordu kraliçenin bacaklarını çok beğeniyor."
Kolyeden duyduğum cümle ile göz bebeklerim büyüsü de arkamı dönüp ona laf demek yerine merdivenleri hızla çıktım. Benim koridora adımımı atmamla kolye bu sefer " Ateş lordu, kraliçeyi kucağına alıp duvara yaslamak ve onu öpmek istiyor." Deyince durup ona doğru döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR MELEĞİN GÜNAHI
FantasyBİR MELEĞİN GÜNAHI!! Gökyüzü seni çağırıyor kraliçe uyanman lazım. Asırlar önce, gökyüzü diyarının üzerine, lanetlerin geldiğini haber veren sirenler çaldı. Yıldızlar her bir tanrıçayı koruma altına aldı ama içlerinden sadece birini yeniden doğması...