4. BÖLÜM- KORKULAR VE GERÇEKLER

1K 167 11
                                    

Gördüklerim karşısında dudaklarımı hareket ettiremedim. Damarlarımın içinde akan kanın korku ile buza dönüştüğünü hissedebiliyordum. Kalbim göğsümü parçalayacak gibi atarken karşımda oturan, siyah gözlerinde kızıllıklar bulunan adama baktım.

Elindeki ateşi avucunu kapatması ile söndürdüğünde tutmuş olduğum nefesimi yavaşça dışarıya bıraktım. O an aklımdan geçen tek şey bu bulunduğum yerden nasıl kaçacak olduğumdu ama elinden ateş çıkaran bir adamın bana neler yapabilecek olduğunu düşününce olduğum yerde durdum.

Karşımda oturan adamla aramda sadece mesafeler vardı. O bana gözlerindeki cehennemi gösterircesine bakarken, " buraya nasıl geldin bilmiyorum ama araştıracağım. Anladığım kadarıyla diyara seçilen kişilerle gelmemişsin. Eğer gelseydin benim topraklarımda olmaman gerektiğini sana söylerdiler. Üzerinde bir tılsım da yok. Yani bu diyarda fazla yaşayamazsın. Seni sürekli büyülü sözlerle hayatta tutamam. Buranın suyu, havası, toprağı ve ateşi sana göre değil. Bir an önce tılsımını alman lazım." Dedi erkeksi net çıkan sesi ile.

Kurduğu cümlelere anlam veremiyordum. Boş gözlerle tedirgin bir şekilde ona bakıyordum. O ise ifadesizce beni izliyordu. Ben cevap vermeyip düz bir şekilde ona bakmaya devam ederken,  "Dilini mi yuttun?" Diye sordu.

Ben yine ona cevap vermeyince,
"En iyisi seni profesöre getireyim. Yoksa biraz daha bana böyle bakmaya ve sessiz kalmaya devam edersen sinirlerimi hakim olamayacağım. En azından o yeni gelenlerle anlaşabiliyor." Dedi.

Söylediği cümlelerin ardından oturduğu yerden kalktığında titreyen sesimle, " ne söyleyeceğimi bilmiyorum," dedim.

Hem korkuyu hem tedirginliği duygularımda yaşıyordum. Karşımda elinden ateş çıkaran bir adam varken ne diyebilirdim ki?

Ben sessizce, onun sanki bir boşluğu andıran gözlerinin girdabına çekilirken, " senin için birkaç kıyafet hazırlattım. Geceyi birlikte geçirdiğim kadınlardan kalmıştı. Normalde atılacaklardı ama üzerini değiştirmen için çantaların içlerine koydurdum. Bedenine uygun olduğunu düşündüğün kıyafetleri giyersin." Dedi.

" Senin ilişkiye girdiğin kadınların kıyafetlerini giymek istemiyorum." Dedim iğrenir şekilde. Zaten yaşadığım olay beni fazlası ile rahatsız ederken bir de onun tek gecelik ilişkilerinden arta kalanlarını tenime değdiremezdim.

Kurduğum cümle ile gözlerini bedenimde gezdirdi. " İnan tişörtümle yanımda gezmenden şikayetçi değilim ama bu şekilde sadece benim yanımda giyin." Dedi. "Dışarıya çıkarken kıyafetlerine dikkat etmen gerekiyor. Ayrıca eğer bir cevap istiyorsan hazırlan. Bende o sırada profesöre gelecek olduğumuzun haberini veriyim."

" Üzerimi sen mi değiştirdin?" Diye bir anda sordum.

Bu soru onun için beklenilmedik bir zamanda gelmiş olsa da başını iki yana salladı.
" Sarayda çalışan kadınlar değiştirdi. Ben sadece tedavini yaptım." Dedi.

Ben sessiz kalıp ona bakarken o, ölümü taşıyan gözlerini benden çekip salonun çıkışına doğru gitti. " Oturduğun yerden kalk ve hazırlan." Diye de ekledi.

Salondan çıktığında ateşten meşalelerin çıkardığı sessizlikle baş başa kalmıştım. Her ne kadar bu yaşadığım durum beni rahatsız edip korkutsa da içimde garip bir şekilde sakinlikte vardı ve ben bu duyguya anlam veremiyordum.

Bulunduğumuz yer hem bana yabancıydı hem de bir o kadar kendime yakın hissediyordum. Bu tuhaf ikilem aklımda yeni soru işaretlerine neden olurken oturduğum koltuktan kalkıp, camın dışarısında kalan mükemmel manzarayı arkamda bıraktım ve salondan çıktım.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin