2. BÖLÜM- GÖKYÜZÜNÜN KORUYUCULARI

1.4K 166 6
                                    

Donan bedenimin açılması dakikalar sürdü. Yüzümde var olan şok ifadesi ile kutuda bulunan kolyeye baktım. Mantığım gördüklerim ile çelişirken sanki bir kurşun, şakaklarıma saplanmış gibi zihnimi paramparça etmişti. Damarlarımın içinde akan kan yaşadığım olayın etkisi ile alevler almıştı ve bu alevler tüm bedenimi örümcek ağı gibi sarmıştı.

Bir haftadır sürekli çizdiğim resmin şu anda kolyesini elimde tutuyordum. Peki bu gerçek olabilir miydi? Ya da ben yine bir rüyada mıydım?

Gözlerimin kaybolan ruhu ile elimdeki kolyeyi inceliyordum. Zihnim ve düşüncelerim bir arafın içindeydi. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Gerçek mi? Yoksa bir rüya mı? olduğunu anlamaya çalıştım. İçimde adını dahi bilmediğim var olan duygular canlanırken düşüncelerimden ve hissettiklerimden beni arındıran rüzgârın içeriye hızla girerek tenime çarpması oldu. Tenime çarpan rüzgâr açık olan camı da beraberinde sertçe kapatınca duyduğum sesle beraber olduğum yerde sıçradım.

Cam, rüzgâr yüzünden birkaç kere daha çarpıp açılmaya devam edince üzerimdeki şokun etkisini bir kenara bırakıp gidip camı kapadım. Ardından elimdeki kutudan kolyeyi aldım ve yılanların etrafındaki melek kanatlarına dikkatlice baktım. Tıpkı benim resmini çizdiğim şekildeydi. Melek kanatları o kadar güzel parlıyordu ki o asi gözüken birbirine sarılı iki yılanı bile uysallaştırmış, eşi benzeri bulunmayacak bir güzelliğe dönüştürmüştü.

Ben, elimde tuttuğum kolyeyi incelerken gözüm kutunun içindeki küçük kâğıda kaydı. Güzelce yazılmış bir yazı ile kolyede yer alan taşların adı kâğıttaydı. O an elimde tuttuğum siyah kutuyu masanın üzerine bırakıp notu incelemek için kağıdı elime aldım.

" Melek kanatları elmastan, yılanlar ay taşından, beyaz yılanın gözleri zümrütten, siyah yılanın gözleri yakuttan yapılmıştır ve cehennemin güneşi ile dövülerek oluşturulmuştur."

Notta yer alan yazıyı bir kez daha okudum. Her ne kadar değerli taşların adları bana yabancı gelmese de 'cehennemin güneşini' anlamamıştım. Böyle bir şeyi hayatım boyunca ilk defa duyuyordum.

Anlam ararcasına devam eden bakışlarımla beraber bu kolyenin kimden geldiğini öğrenmek için kağıdın arkasını çevirdim ama başka bir notla karşılaştım.

" Her mavi okyanusa baktığında iki güneş birbirine bakar. Her yıldızların aydınlattığı gece ile göz göze geldiğinde iki elmas parıldar. Gecenin kara pelerini herkesi aynı şekilde örter. Bilmeceyi çözen karanlıktan kurtulur."

Okuduğum bilmece ile yüz ifadem daha da çok değişirken bu kolyenin kimden geldiğine dair bir isim yazmaması beni tedirgin etmişti. Çünkü bu kolyenin resmini sürekli çizdiğimden sadece annem ve babama bahsetmiştim. Onların da bana doğum günüm için almış olduğu hediye farklıydı. Bu garip olayı anlam vermeye çalışsam da elimde tutmuş olduğum kolye tüm ihtişamı ile parlıyordu ve beni kendine daha çok çekiyordu.

Not kağıdını masanın üzerine bırakıp aynanın karşısına geçtim. Başta kolyeyi takıp takmamak konusunda kararsız kalsam da bu kararsızlığım çok uzun sürmedi. Kolye beni kendine daha çok çekerken hızlıca boynuma taktım ve o andan sonra tüm bedenim titredi.

Yılanların çıkardığı tıslama sesleri odanın içindeki duvarlara çarpıp yankılanırken hemen ardından kanat çırpma sesleri duydum. Yaşadığım bu durum karşısında etrafıma baktım. Kalbim hızla göğsümü parçalayarak dışarı çıkacakmış gibi atıyordu. Damarlarımda akan kanım cehennemin en dibindeki ateş gibi fokurduyordu. Her bir duygum kendini daha çok hissettirmek istercesine birbirleriyle yarış ediyorlardı.

Gökyüzünde bir elmas gibi parlayan ayın ışığı odama erişip bedenime çarptığında gözlerim cama doğru gitti. Sanki beş duyu organım da o an pür dikkatleri ile etrafı dinliyordu. Yoldan geçen insanların seslerini duydum. Birlikte yürüyerek konuşan iki kadını gördüm. Havanın o temiz ve baş döndürücü kokusu dudaklarımın arasından bir nefes gibi içime akıp bedenimi sararken tenimde oluşan sıcaklığı hissettim.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin