Gözlerimi araladığım da etraf bulanıktı ama bir süre sonra tam olarak kendime gelince görmem daha da netleşti. Yavaşça diklenip sırtımı yatağın antrasit renkli yumuşak dokuya sahip olan başlığına yasladım. Gözlerim üzerimdeki ince askılı ve krem rengi olan geceliğe kaydı. Eminim Aren, üzerime bu geceliği sarayda çalışan kadınlara giydirtmişti.
Derin bir nefes alıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Aren'nin odasındaydım ama o, görünürde yoktu. Yataktan kalkıp nerede olduğuna bakmak için hareket edecektim ki bir anda başıma vuran ağrı ile olduğum yerde kaldım. Sanki biri kafama sertçe vurmuştu ve benim hareket etmeme engel olmuştu. Siktir çok ağrıyor.
Acıyla yüz ifadem değişik bir hal alırken kapının açılması ile o tarafa baktım. Aren üzerinde siyah pantolon ve krem rengi salaş bir gömlek ile içeri girdi. O an gözlerimi ondan alamadım. Fazlası ile yakışıklıydı. Tanrı onu herkesten ayrı yaratmıştı. Her ona baktığımda nefesim kesiliyormuş gibi hissediyordum.
Kapıyı kapatıp bana doğru gelirken, " sonunda uyanabildin." Dedi.
" Başım çok ağrıyor." Dedim ona dikkatle bakarken.
" Bir haftadır uyuyorsun. O yüzdendir." Deyince şaşıran yüz ifademle göz bebeklerim büyüdü. O ise benim bu halime sırıtıp yatağın kenarına oturdu.
" Ne demek bir haftadır uyuyorsun?" Diye sordum. Çünkü bana sadece birkaç saat gibi gelmişti.
" Element seçimin seni etkilediği için bu kadar uzun süre uyuman çok normal." Dedi.
Ben ona dikkatle bakarken o elini anlıma koyup bir şeyler fısıldadı. O an başımdaki ağrının yavaşça kaybolduğunu hissettim. Gözlerimi anlık olarak kapatıp açtım. Aren gülümseyerek elini anlımdan çekerken, " daha iyi misin?" Diye sorunca başımla onayladım.
Onun gözlerinin içine ben dikkatle bakarken o da bana dikkatle bakıyordu. Aramızda uzayıp giden sessizliği Aren bozarak, " Neler hatırladığını çok merak ediyorum. Günlerdir senin uyanmanı bekledim." Dedi içten bir ses tonuyla.
O an neler hatırladığımı üstün körü düşünüp söze,
"ismimin söylendiğini ve kendimden emin şekilde yürüyerek sahneye çıktığımı hatırlıyorum." Diyerek başlayınca güldü." Oradaki yürüyüşün aklımdan asla çıkmayacak. Beni fazlası ile etkiledin." Dedi ve yanaklarımın kızardığını hissettim.
" Başka hatırladığın bir şey var mı?" Diye sorunca gözlerimin önünde o anlar tek tek canlandı. Sanki bir sinemada filimin fragmanındaki hızla gelişen olayları izlercesine gözlerim gördükleri ile ışıldadı. Bedenimi esiri altına alan birçok duygu ile yüz ifadem değişirken, " beşinci element olduğumu.... Bana Akasha diye hitap ettiler." Dedim şaşırarak.
Kurduğum cümle ile ilk bedenim titredi. Dudaklarımın arasından dökülen her bir kelimenin ardından yutkundum. Ben yaslandığım yerden diklenmeye çalışınca Aren, " Almina sakin ol. Biliyorum eksikte olsa bazı anları hatırlıyorsun ama korkacak olduğun hiçbir şey yok." Dedi.
" Etraftaki herkes karşımda bayıldı Aren. Ne demek korkacak olduğum bir şey yok? Gök ikiye ayrıldı." Dedim tedirgin bir sesle. O anların yarım yamalak hatırlıyordum ve beni en çok korkutan anda insanların bakışları üzerimdeyken bayılması olmuştu. Kim karşısında binden fazla kişinin aynı anda bayılmasından tedirgin olup korkmazdı ki?
Aren gözlerimin içine bakarken, " beşinci elementin sahibi sensin." Dedi. " Diyarın kraliçesisin."
Söylediği hitap dolu cümlelere her ne kadar inanmak zor olsa da karşımda eğildiklerini hatırlıyordum. Ben bir diyar kraliçesiydim. Onların asırlardır beklediği kişiydim. Yıldızların, diyarda ortaya çıkan bir çok lanetten korunması adına yeryüzüne yolladığı element kraliçesiydim. Bu yaşananlara ben bile şaşırıyordum. Hiç beklemediğim bir anda beklemediğim bir olayla karşı karşıya gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR MELEĞİN GÜNAHI
FantasyBİR MELEĞİN GÜNAHI!! Gökyüzü seni çağırıyor kraliçe uyanman lazım. Asırlar önce, gökyüzü diyarının üzerine, lanetlerin geldiğini haber veren sirenler çaldı. Yıldızlar her bir tanrıçayı koruma altına aldı ama içlerinden sadece birini yeniden doğması...