Bazı anların içinde kayboluruz ve her şeyin nasıl gerçekleştiğini anlamayız. Bende şu anda o anların içerisindeydim. Az önce yaşanan olayın şokunu üzerimden atamamış haldeyken gözlerimin önünde Aren'nin öldüresiye Valeri'ye vurmasını izliyordum.
Dudaklarından dökülen küfürler ardı ardına sıralanırken etraftaki ateşlerin alevlendiğine şahit oluyordum. Levan ve Odin ne yaparsa yapsın Valeri'nin üzerinden Aren'i alamıyordu. Öfkesi öldürücüydü. Öfkesi yıkıcıydı. Öfkesi yok ediciydi.
"Benim olana nasıl dokunursun?!" Diye bağıran Aren'nin cümleleri ile bahçenin şelalesindeki cehennem suyu ateşler içinde yanmaya başladı.
Öfkesi aynı bir virüs gibi etrafa yayılıp değdiği yeri yok ederken şelalede ateşler ardı ardına patlayınca hemen Levan bana bakıp "içeri gir Almina!" Diye bağırdı ama ben olduğum yerden hareket bile edemedim.
Hem gördüklerim hem de az önce yaşadığım olayın etkisinden kurtulamıyordum. Elementlerin büyüsü tüm bedenimi ele geçirip beni olduğum yere sabitlemişti ve Valeri'i beni öperken hiçbir hareket edememiştim.
Bahçenin orta yerinde bir patlama sesi daha duyduğumda olduğum yerde korku ile sıçradım. Bu sefer Odin "Almina içeri gir!" Diye bağırdı ama onun sesini Aren'nin öfkeli sesi bastırdı.
İkili çıkan sesiyle "sen kimsin de benim olanı öpüyorsun?!" Diye sordu. "O benim! O sadece bana ait! Ona sadece ben dokunabilirim!" Dedi.
Bakışlarım Valeri'ye kaydığında yüzünün kanlar içinde kaldığını gördüm. Kaşı ve dudağı patlamıştı. Burnundan ise kan geliyordu ama bu Aren için yeterli değildi. İçindeki tüm öfkeyi Valeri'ye kusarken bir anda önüme geçen Levan onları görmeme engel oldu.
Ben hızla nefes alıp verirken gözlerimin içine baktı ve "içeri gir Almina. Yoksa Aren fark etmeden sana zarar verecek ve kendini suçlayacak. Daha da işler kötüleşmeden git." Dedi.
Kurduğu cümleleri anlasam da zihnim hala daha bir boşluktaydı. Sanki onun sözleri de o boşluklar içinde kayboluyor gibiydi. Olduğum yerden hareket edemiyordum ya da konuşamıyordum.
Levan'da bunu fark etmiş olacak ki kollarımdan tuttu ve "Almina, kendine gel." Dedi biraz yüksek sesle. "Kendine gel ve içeri gir."
Ben hala daha ona hızla nefes alıp vererek bakarken beni kollarımdan sıkıca tutup sarstı ve "Almina," diye bir kez daha seslendi. O hareketi o an beni yavaşça gerçeklerin içine sürüklerken Aren'nin kesik kesik gelen sesleri daha da belirginleşti.
"Seni öldüreceğim orospu çocuğu!"
Onun bağırışı ile içimdeki bir ses harekete geçmemi bana söylediğinde derin bir nefes alıp hemen Levan'dan çekildim. O benim saraya gidecek olduğumu düşünürken ben yanından geçip hemen Aren'e doğru gittim.
Levan arkamdan "Almina!" Diye endişeli şekilde bağırırken onu dinlemedim ve "Aren," dedim sertçe uyararak ama beni duymadı. Tersine Valeri'yi öldürmeyi kafasına koymuş şekilde hareket ediyordu.
Valeri'nin yüzüne bir yumruk daha indiğinde bu sefer daha sert bir şekilde "Aren onu rahat bırak!" Dedim. Benim bu bağırışımla bir yumruk daha Valeri'nin yüzüne inmeden havada kaldı. Hem korku hem endişe içinde "sana ondan çekilmeni emrediyorum." Dedim.
Sözlerim kesin ve netti. Bir kere daha dile getirmeme gerek yoktu. Odin ve Levan ne olacağını bekler şekilde endişeyle bakarken Aren bağırıp yumruğunu Valeri'nin başının yanındaki toprağa geçirdi ve sonrasında ayağa kalktı.
Bana doğru döndüğünde gözlerindeki öfkeye şahit oldum ama bu her zaman ki öfkesi değildi. Bu öldürememenin öfkesiydi. Gözleri ateş kırmızısının en koyu haline almış içinde ise ateşler yükseliyordu. Nefes alışları düzensizdi ve göğsü hızla kalkıp iniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR MELEĞİN GÜNAHI
FantasyBİR MELEĞİN GÜNAHI!! Gökyüzü seni çağırıyor kraliçe uyanman lazım. Asırlar önce, gökyüzü diyarının üzerine, lanetlerin geldiğini haber veren sirenler çaldı. Yıldızlar her bir tanrıçayı koruma altına aldı ama içlerinden sadece birini yeniden doğması...