21. BÖLÜM- DİYARIN KRALİÇESİ

616 47 83
                                    

İçimde uçuşan kelebeklerin kaç tane olduğunu hesaplamaya kalksam milyonlarca derdim. Bana yaşattığı heyecanın bir tanımı olamazdı. Ben onun kolları arasında göğsünde yatarken karın kaslarının üzerinde duran elimi baş parmağı ile okşuyordu.
Kaybettiğim bir parçamı onunla bulmuşum gibi hissediyordum. Eğer o giderse bulmuş olduğum parçamda onunla beraber karanlığın içine gömülecek gibiydi ve ben bunun olmasına engel olmak için elimden geleni yapmaya hazırdım.

Sarayın dışarısından birçok ses geliyordu. Bugün diyar mutluluğunu etrafa duyuruyordu. Element halkının keyfi yerindeydi çünkü dün gece ateşin veliahttı, elementin kraliçesini öpmüştü ve diyar bunun karşısında memnun kalıp, şifa yağmurlarını toprağa bırakmıştı.

Bu kadar güzel anın içinde sadece beni tedirgin eden Aren'nin dün gece olanları bana anlatmasıydı. Altın suyuna yatırıldığımda bana yardım eden ikizimin dün gecede bana yardım edip diğer lortları öpmesi başta durgunlaşmama neden olsa da beni ve diyarı kurtardığı bir gerçek vardı.

" Şimdi ne olacak?" Diye sordum.

" Her şeyi zamanın akışına bırakacağız güzelim." Dedi erkeksi ses tonuyla. Sesi sevdiğim müziklerden bile daha güzeldi. Günlerce çalsa, hatta yıllarca sesini duysam sıkılmadan dinlerdim.

Elimi karın kaslarının üzerinde hareket ettirdim. Ona her baktığımda yapmak istediğim şeyleri gerçekleştirmenin mutluluğu içimde vardı ve bu mutluluk kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu.

Aren, " Bakıyorum çok sevdin onları." Deyince utanmak ya da çekinmek yerine onun gülüşüne eşlik ettim. " Çok güzeller çünkü." Dedim.

O an kahkaha atarak kaslarının üzerinde hareket eden elimi izlemeye devam etti.
"İstediğin kadar dokunabilirsin kraliçe." Dedi ama benim aklımda dokunmaktan çok daha fazlası geçtiği bir gerçek vardı. İçimde var olan yaramız kadın artık kilitli olan kapılarını kırmıştı.

Başımı göğsünden kaldırıp ona baktım. Siyah rengindeki gözleri bana dikkatle bakarken yanağını öptüm. Hala daha dün gece gördüğüm anılardaki acının ağırlığını taşıyordum. Rüyamda bile defalarca kez onun ölüşünü görmüştüm ve en sonunda uyuyamayıp Aren'i çağırmıştım. Sabah bile o uyurken uzun süre onu izlemiştim. Engel olmadığım gözyaşlarım, yanaklarımdan akarken benim için en zor gecenin en zor sabahı ile kucak kucağıydım. Sanki Aren'i her an kaybedecekmişim korkusu içimde vardı. Belki o zamandaki kişiler değildik ama o zamandaki duygularımı hala daha tadıyordum.

Yanağından hafifçe çekilip ona baktım. O da farkındaydı benim onu kaybetmemin acısını hala daha yaşadığımı. Kim bu durumu kolayca atlatabilirdi ki? Sevdiğiniz insan sizin kollarınızın arasında ölseydi ve sonraki yaşamınızda onunla karşı karşıya gelseydiniz bu durumu öylece unutabilir miydiniz?

" Sürekli o anları düşünürsen kendine zarar verirsin." Dedi. " Biliyorum unutulması zor ama artık senin yanındayım. O anları düşünmeyi bırak."

" Gözlerimin önünde öldüğün an canlanırken bunu yapmam çok zor." Dedim tekrar titremeye başlayan sesimle ve başımı boynuna koydum. Ben kokusunu içime çekerken net olmayan kesitleri görmeye devam ediyordum. Her bir kesit kendisini tamamlayan parçasını arıyordu.

O anlar tekrar gözlerimin önünde canlanınca istemesiz şekilde gözlerimden yaşlar döküldü. O yaşlar Aren'nin çıplak omuzuna değdiği anda
" Almina ben seninle ne konuştum?" Diye sordu.

" Dayanamıyorum hissettiğim acıya." Dedim ağlayarak. Nasıl dayanabilirdi insan hayatındaki en sevdiği ve kendi canını bile adamış olan bir adamı kaybetmeye? Bunun hissi öylece geçebilir miydi? Kalbimin en derininde var olan üzüntü duygusu ruhumu bile esiri altına almışken hiçbir şey olmamış gibi nasıl devam edebilirdim?

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin