11. BÖLÜM - KOFTİ

854 78 71
                                    

Hayatın insanlara ne getirecek olduğu bilinmez bir gerçektir. Bir süre önce başka bir yerdeyken şu anda başka bir diyarda başka bir hayatın adının altına imzamı atıyordum. Her an bir önceki andan daha farklı geçiyordu. Hem ölümü iliklerime kadar hissediyordum hem de yaşama umudu ile hayata tutunmaya çalışıyordum.

Her zamanki gibi Aren tekrar ortadan kaybolmuştu. Yüzünü sadece sabah benimle zorla yaptığı kahvaltıda görmüştüm. Onunla konuşurken bile heyecanlanan ben düzgün kahvaltıda yapamamıştım.

Yapacak olduğum tek bir işimin bile olmadığı bu sarayda ilk önce bahçede tur atmış ardından sıkılınca Aren ile kaldığımız odaya çıkmıştım. O zamana kadar odasını bu kadar dikkatle incelemediğimi etrafa bakarken fark etmiştim.

Odası aşırı güzeldi. Etraf fazlası ile dikkat çekiciydi. Saray yüksekte olduğu içinde ateş diyarının tüm manzarası görünüyordu. Kırmızının ve siyah renklerinin en güzel krallığıydı.

Muhteşem siyah bir yatak, ihtişamlı eşyalar ile Aren'nin bir kez daha zevkli olduğuna şahit oldum. Her bir renk her bir eşya asildi. Fazlası ile büyük bir odası vardı. Odanın içinde bulunan başka bir giyinme odası bana dünyadaki evleri hatırlatsa da bu odanın yanında dünya bile bana dikkat çekici gelmiyordu. Odanın içinde bulunan banyosu da fazlası ile büyüktü. Genelde cam kaplı olan etraf odayı güzelce aydınlatıyordu.

Zaman su gibi akarken Aren'e ait olan her bir kıyafeti dikkatle inceledim. Genelde kıyafetleri siyah ağırlıktaydı. Siyaha âşık olan bir ateş lordu.

Onun kıyafetlerine daha fazla dokunup kendi dünyalı kokumu üzerlerine sindirmek istemedim. Bu kokudan rahatsız oluyordu. O yüzden dolaplarını kapatıp benim için hazırlattığı dolaba doğru gittim. Kendi kıyafetlerimi inceledim. Her bir kumaş eşi benzeri bulunmayan Hint kumaşı niteliğindeydi.

Birkaç tane ateş diyarına ait elbise deneyip biraz daha zamanı geçirdikten sonra tam dolabı kapatacakken dikkatimi çeken siyah mini elbiseye elimi uzattım. Elbise ince askılıydı. Göğüs kısmında zincirli ve taşlı yılan sembolü vardı. O an o elbiseyi de denemek istediğim için üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi hızla giydim.

Elbise bedenimdeki hatları ön plana çıkarırken zaten dolgun olan göğüslerimi daha da belirginleştirmişti. Göğüs kısmında olan yılanın üzerinde elimi gezdirip ardından bu kombini tamamlamak adına siyah tek bant yüksek topuklu ayakkabıları da giyip aynanın karşısına doğru geçip oturdum. Kendime dikkatle baktıktan sonra gerçekten bu elbiseye bayıldığımı anladım.

Saçımı güzelce taradım. Düz siyah saçlarımı omuzumdan geri itip ayağa kalktığımda gerçekten şık ve güzel olduğumu fark ettim ama bu şıklıkla sarayın içinde yapacak olduğum hiçbir şey yoktu.

Derin nefes alıp odanın camına doğru yürüdüm. Ateş diyarını bir süre daha izleyip yatağa doğru gidip kenarına oturdum. Artık yapacak olduğum bir şey kalmamıştı ve benim canım tekrar sıkılmaya başlamıştı.

Karşımda duran aynadan kendime boş boş bir süre daha bakıp ardından başımı yastığa koydum. Aren'nin kokusu yatağın her tarafındaydı. O kadar güzel kokuyordu ki ben nefes aldıkça kokusu üzerimde sarhoş bir etki bırakıyordu. Onun odasında, onun yatağında yatıyor olmak beni heyecanlandırıyordu. O her ne kadar benim her an her şeyi yapıp buradan kaçmaya çalışacak olduğumu düşünüp yanında beni tutsa da ben gidecek bir yerimin olmadığını biliyordum. Onun sadece tedirgin olduğu konu, benim yapacak olduklarım değildi, tanrıçaların her an beni almak için bir yol bulacak olduğunu tahmin etmesiydi. Hayatım bir kolye yüzünden nasıl değişti işte ben onu yaşıyordum.

Başımı hafif kaldırıp onun yastığına doğru biraz daha sokuldum. Kokusu bedenimi sararken sanki içime uyuşturucu madde çekiyormuşum gibi daha çok kokusunu istiyordum. Sadece Aren'nin kokusunu değil her şeyden kaçıp saklamak istiyordum. Üzerime gelecek her şeyden uzak durmak eski anlardaki gibi hayatı yaşamaktan zevk almak istiyordum. Ölüm korkusunun bedenimden ve düşüncelerimden atılmasını istiyordum.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin