7. BÖLÜM - OKYANUSUN RUHU

189 24 35
                                    

Mavi renk her insana farklı duyguların kapısını açar. Bazılarına göre huzur bazılarına göre ise güveni simgeler. Belki herkesin bu renk hakkında bir görüşü vardır ama benim tek bir görüşüm asla olmadı. Mavi renk benim için çok şey ifade etmekle kalmayıp aynı zamanda da okyanusu ve gökyüzünü temsil ediyordu.

Başımı her kaldırıp gökyüzüne baktığımda gördüğümle, okyanusa bakıp gördüğüm şeyler arasında farklar var. Gökyüzü ve okyanus kardeşti. Okyanus gökyüzünden aldığı ışığı kendine hapseder ve aralarında güzel bir uyum olur. Bu uyum ise asırlar önce bir lanet yüzünden bozuldu. Her elementin başına gelen bu kabul edilemez olay suyunda başına gelip en büyük kaynağı olan okyanusu yok etti. Bende bugün burada kuruyan okyanusu geri getirmek için vardım.

Zihnim ve duygularım tamamen birbirine karışmıştı. Bir yanım mantıkla hareket ederken bu işin beni zorlayacak olduğunu söylüyordu. Diğer yanım ise diyar ve suyun geleceği için bunu yapmamı söylüyordu. Sonunun ne olacağına dair en ufak bir fikrim bile yoktu ama Odin'nin heyecanını görmek beni bu işi yapmaya itiyordu.

Normalde Odin de bu okyanusu bana gerek kalmadan geri gerektirebilir ve kuruyan okyanusu canlandırabilirdi ama bunu yapması için sevdiği bir kadınla birlikte olup o kadında okyanusu geri getirirken oluşacak olan tehlikeden ve derinlerden gelen su sesinden korkmaması lazımdı.

Çok önceden bir kadınla okyanusu geri getirmeye kadar yaklaşmıştı ama kadın okyanusun derinlerden gelen sesini duyduğu anda korkup kaçmıştı. Bu da Odin'i hayal kırıklığına uğratmıştı. İçinde var olan bu hayal kırıklığını anlayabiliyordum. Etrafa gülücükler saçıp herkesin yanında olması içindeki asıl yangını anlamayacak olduğum anlamına gelmiyordu. Hep bir yanı eksikti ve ben bunu hissediyordum.

Gerçek adımı hatırlamam için bana yardım etse de sanki zihnime bir perde inmiş ve gücümü geri almamamı sağlıyordu. Haftalardır kütüphanede bu konu üzerine çalışıyordum. Karşıma ne çıkarsa her konuyu inceliyordum. Kara büyüye kadar her şeyi okumuştum. Bu süre içerisinde de dinlenip güç kazanmaya çalışmıştım ve şimdi kendimde o gücü hissediyordum. Zor olacaktı ama her şey diyar için değerdi. Ben bir element kraliçesiydim. Benim varlığım bu diyara bağlıydı. Bende bu diyara olan saygımı gösterecektim.

Derin bir nefes aldım ve başımı hafifçe önüme eğdim. Dört lordun, etraftaki element koruyucularının ve gökyüzü elçilerinin bakışları benim üzerimdeydi. Kalbim bir hız trenine binmiş gibi atarken gözlerimi kapadım ve içimde var olan gücü hissetmeye çalıştım.

Okyanusun kaybolan ruhunu geri çağırmak için bir sürü kitap ve büyü okumuştum. Hepsinin ana temasında okyanusa olan saygıdan bahsediliyordu çünkü bu okyanusun da özel bir tanrıçası vardı. Tanrıça kaybolan okyanus ruhunu çağırdığımı hissettiğinde onun karşısında her şeyimle düzgün olmalıydım. O yüzden bugüne özel üzerimde beyaz uzun bir elbise vardı. Elbisenin iki kalın askısı ve yarım kuyruğu vardı. Yan göğüs dekoltesi derin 'v' dekoltesi ve iki tarafında olan derin bacak yırtmaçları ile mükemmeldi. Belimde altın sarısı bir kemer vardı. Başımda ise dört element tacı yer alıyordu.  

"Okyanus seni boğada bilir. Dikkat et."

Kolyemden gelen ses ile yutkundum. Haklıydı. Okyanusun ruhu geri geldiğinde eğer zamanında oradan ayrılmazsam içinde boğulabilirdim. Bu da Ateşin lanetinin asla bozulmayacak olduğu anlamına gelirdi. Her açıdan bu durum tehlikeliydi ama denemekte kararlıydım.

Gözlerimi açmadan önce "Četru elementu dieviete māte," dedim yüksek sesle. Dört elementin ana tanrıçası.

Gözlerimi açtığımda yüzümde dört elementin parladığını hissedebiliyordum. Ay ve güneş sembolleri de aynı şekilde onlara eşlik ederken üzerimdeki beyaz pelerini omuzlarımdan indirdim. Pelerin ayak ucuma düşerken önümde var olan geniş ve kurak araziye baktım. Önceleri burada okyanus vardı. Bugünde o okyanus geri gelecekti.
Her ne olursa olsun.

BİR MELEĞİN GÜNAHIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin