Bazı anlar vardır ki insan ne yapacak olduğunu bilemez. Bir an önce o anın sonlanmasını ve bir daha yaşanmamasını ister. İşte bende o anların içindeydim.
Sabah gözlerimi açtığım andan itibaren beynimin içinde kime ait olduğunu bilmediğim sesler vardı. Ben bu seslerin geçecek olduğunu düşünsem de geçmemişti.
Normalde derse odaklanıp element güçlerinin nasıl kullanması gerektiğini öğrenmesi gereken ben, şu anda sadece seslerin bana yaşattığı ıstırabın içinde boğuluyordum. Bu durumu Ne Aren'e ne de diğer lortlara da açmamıştım çünkü hepsinin yapacak bir sürü işi varken şu anda benimle ders dinliyordular. Bir de bu ıstırabı onlara söyleyemezdim.
" Uyan tanrıça. Aç gözünü. Adını söyle yık yeryüzünü."
Sürekli aynı cümleler tekrarlanıyordu ve ben artık buna dayanamayacak haldeydim. Her ne kadar dışarı bunu yansıtmamaya çalışsam da içimde bir savaş vardı.
" Bu anlattığım ders sadece elementinizi hissetmenizle alakalıydı. Bir dahaki dersimizde bu elementi nasıl kullanabileceğinizi göstereceğim." Dedi eğitmen ve dersi bitirdi.
Ben derin bir nefes alırken Odin,
" Benim birkaç işim var. Bir dahaki ders burada olurum." Dedi, Aren ile bana bakarak.Ben başımla onaylarken Levan'da, Odin ile gitmek için sınıftan ayrıldı. Valeri'de profesörle görüşmek için gittiğinde Aren ile yalnız kaldım.
" Dışarı çıkıp hava almak ister misin?" Diye sorunca başımı iki yana salladım. "Sınıfta oturmak istiyorum." Dedim.
" Peki, ben dışarı çıkıp ateş elementinin eğitimlerini kontrol etsem senin için sorun olur mu?" Diye sorunca " Tabi ki olmaz. Bir haftadır bu okuldayım etrafa alıştım artık gidebilirsin." Dedim.
Her ne kadar beni yalnız bırakmak istemese de elementine ait kişileri kontrol etmesi gerektiği için yanımdan ayrıldı. Tam bir haftadır bu okulda ders görüyordum ve Aren hiçbir zaman beni yalnız bırakmıyordu. Diğer lortlarda aynı şekilde benimle ilgileniyorlardı ama Aren onlardan daha farklıydı.
Dakikalar ilerlerken sınıfın içinde tek başıma kaldım ama zihinim de hala daha birçok ses ile beraberdim. Sanki bir güvenin tahtayı kemirmesi gibi onlarda benim zihnimi kemiriyordu.
Derin bir nefes alıp oturduğum yerden kalktım. Üzerimdeki beyaz mini eteği düzeltip Fransız cama doğru gittim. Herkes bahçedeydi. Birkaçı çimlerin üzerine oturmuştu birkaçı ise etrafta dolanıyordu. Burası sadece okulun ön yüzüydü ve eminim ki arka tarafı da buradan farksız değildi.
" Uyan tanrıça. Aç gözünü. Adını söyle yık yeryüzünü."
Sesler tekrar artmaya başladığında " Benden ne istiyorsunuz anlamıyorum?" Diye sesli bir şekilde sorup önüme düşen saçlarımı elimle geri ittim. Gözlerimin önünde bir haftadır daha çok kesitler canlansa da hiçbir şey net değildi ve bu durumda beni ayrı sinir ediyordu.
Sadece aradan beş dakika geçmişti ki artık bu seslerin işkencesini çekemeyecek olduğumu hissettim. Ya şu anda beynimi bedenimden uzaklaştıracaktım ya da bu seslerin son bulmasını sağlayacaktım. O yüzden hızla sınıftan çıktım. Bana yardım edebilecek olduğunu düşündüğüm ve her zaman sorun yaşadığımda ilk ona söylediğim Aren'nin yanına gitmek için merdivenleri hızlıca indim.
Karşımda tablolar ve insanlar eğilerek selam verirken zihnimdeki sesler " Uyan ve gözünü aç. Gücünü geri kazan....Uyan ve gözünü aç. Gücünü geri kazan." Demeye başladı.
Saçlarımı yolmamak için ben kendimi zor tutarken ateş elementine ait bir koruyucu görmemle
" Aren nerede?" Diye sordum.Hafifçe başını öne eğip " Ateş lordum biraz ileride güç testlerini kontrol ediyor." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR MELEĞİN GÜNAHI
FantasyBİR MELEĞİN GÜNAHI!! Gökyüzü seni çağırıyor kraliçe uyanman lazım. Asırlar önce, gökyüzü diyarının üzerine, lanetlerin geldiğini haber veren sirenler çaldı. Yıldızlar her bir tanrıçayı koruma altına aldı ama içlerinden sadece birini yeniden doğması...