Episode 22: New Girlfriend and Ex-Wife On One Table

271 28 24
                                    


Rhodey annesi ile konuşmak için onu küçük salonlardan birine götürmüştü. Vicktoria geldiğinde söylemek istediği şeyi söylemesi gerekiyordu. Yemekte annesinin söyleyeceklerini duymak iki kadının da canını yakabilirdi. Carol onun sevgilisi ve şu anda hayatındaki kadındı. Vicktoria ise hayattının yarısından fazlasını birlikte geçirdiği kadındı. İkisini de incitecek bir şey yapmaktan kaçınmak istiyordu.

Rhodey: Anne, hayatımda biri var.
Roberta Rhodes'in gözlerindeki hayal kırıklığını hissetmişti. Yaşlı kadın biliyordu ki eğer oğlu Vicktoria ile barışsaydı bu haberi birlikte verirlerdi. Demek ki oğlunun hayatında olan kişi Vicktoria değildi. İkisinin barışmasını her ne kadar istese de hayatlarına müdehale etmeye niyeti yoktu. İkisi de birbirlerini fazla üzmüştü.

Roberta: Kim peki?
Rhodey: Tanıştın aslında, Carol.
Roberta: Şu yukardaki sarışın kadın mı?
Aslında kim olduğunu gayet iyi hatırlıyordu. Yine de sormuştu. Rhodey annesini başıyla onayladığında Roberta Rhodes dudağını büzdü. Bu kadına karşı ön yargılı olmak istemese de duyularına engel olamıyordu.

Roberta: Kızımın bundan haberi var mı?
Rhodey istemsizce elini sol yanağına yerleştirmişti. Vicktoria'nın ona attığı tıokat aklına gelmişti. Tokattan sonrasında o gün yaşadıklar tekrar aklında dolanmaya başlamıştı.
Rhodey: Haberi var.
Roberta: Boşandıktan sonra bile onu üzmeyi başardın. Aferin sana ben ne diyeyim.
Yaşlı kadın söylenerek koltuklardan birisine oturup bacaklarını uzatmıştı. Dizleri ağrıyordu.
Rhodey: Onu daha yakından tanımanı istiyorum.
Roberta: Bakarız oğlum. Dinlenmek istiyorum şimdi.

Vicktoria eve gittiğinde aklından geçen onlarca şey vardı. Tabii öncesinden üstündeki kıyafetleri çıakrtıp kendisine ılık bir banyo hazırlamayı tercih etti. Giyiceklerini kafasında planamıştı bile. Ama oraya tek başına gitmek istemiyordu. Akıl sağlığı için tehlikeli bir hamle olurdu. Yeni birliğinden birinin onunla gelmesini istiyordu.
Ilık suyun içindeyken başını yumşak kenara yaslayarak kendi kendine konuşmaya başladı mırıldanarak düşünmey başlamıştı. İlk seçeneği Yelena olsa da Natasha Romanoff'la uğraşmak istememişti. Aynı sebepten dolayı Barney'i de aramaktan vaz geçmişti.

En mantıklı seçeneğin John Walker olduğuna karar verdikten sonra soğumaya başlayan sudan çıkıp durulanmıştı. Üsütne bornozunu giyip odasına ilerledi. Telefonunu alarak John'a mesaj atmış sonra da hazırlanmaya başlamıştı.

John Walker konutanını almak için arabasıyla gelmişti. Üstünde klasik sayılabilecek kıyafetleri vardı. Komutanı geldiğinde onun için kapıyı açmıştı.
Vicktoria: Teşekkür ederim John.
John: Her zaman komutanım.
Arabay geçtiklerinde Vicktoria aklındakileri John'a anlatmak istiyordu.
Vicktoria: John, sana güveniyorum ama orda herhangi birisi kavga çıkarmaya çalışırsa hiç uğraşma.
John: Merak etmeyin komutanım. Sizin ya da annenizin yanında sorun çıkartacak değilim.
Vicktoria: Öz annem değil. Jim'in annesi.

Sarışın adam gözlerini yoldan ayırmadan kaşlarını çatmıştı. Komutanı annesinden bahsediyordu. Bu yüzden kendi annesi olduğunu düşünmüştü. Ama komutanının eski eşinin annesi olduğunu hiç aklına getirmemişti.
Vicktoria: Çok iyi anlaşırız, ayrıca annem politika ile ilgilenmez. Yani sana karşı yargılayıcı olmayacaktır. Aksine benim yanımdaki herkesi sever annem.
John Walker duyduklarıyla rahatlamış ve gülümsemişti. Komutanı için önemli olan bu kadının kendisini sevmesini istiyordu.

Avengers merkezine son gelenler John ve Vicktoria olmuştu. Asansörden iniklerinde merkezin her zamankinden daha kalabalık olduğunu görmüşlerdi. Morgan teyzesinin kucağına atlamak için koştuğunda Peter de teyzesine sarılmak için peşinden gelmişti. Vicktoria onun SpiderMan olduğunu öğrendiğinden beri görüşmemişlerdi. Kumral genç tedirgindi.

Vicktoria: İşte benim birtanelerim.
İki yiğeninin saçlarına da birer öpücük bıraktıktan sonra bakışlarını annesine çevirmişti.
Vicktoria: Anne, John Walker ile tanış, benim en iyi askerlerimden birisidir kendisi.
John: Komutanım sizden çok bahsetti Bayan Rhodes. Sizinle tanışmak benim için büyük bir onur.
Yaşlı kadının elini dudakalrına götürmüştü. John Walker tam bir centilmendi. Bu durum Roberta Rhodes'i de etkilemişti. Tabii bundan memnun olmayanlar da vardı.

Vicktoria salondaki tekli koltukardan birine oturduğunda gözlerini diğer herkesin üstünde gezdirmişti. Rhodey'e bakmaktan kaçınmıştı bir tek. Ama gözleri Nick Fury'yi bulduğunda rahat değildi yine de. Nick Fury'de tek gözüyle ona bakıyordu. İkisi arasındaki bu bakışma şehir merkezindeki savaşta olan bakışmadan çok daha farklıydı. Vicktoria ona bakmaya çekiniyordu, Nick ise Vicktoria için endişeli gibi görünüyordu. Bakışmanın farkında olanlar da bunu biliyordu. Bu ikisinin bilmedikleri geçmişinde neler olmuş olabilirdi ki? Ne vardı aralarında? Sorunları neydi?

Akşam yemeğine geçildiğinde Rhodey annesinin yanına oturmak istemişti. Ama bu konuda başarılı olacak gibi değildi. Roberta Rhodes hala ona tavırlıydı.
Roberta: Kızım hadi sen otur benim yanıma.
Rhodey bu duruma göz devirse de Vicktoria'nın sandalyesini çekmişti. Annesinin diğer yanına geçmek isterken Carol ondan önce davranmıştı. Rhodey onun ne yaptığını biliyordu. Carol'un amacı Roberta'nın kendisini daha iyi tanımasıydı. Yaşlı kadına kendini sevdirmek için çabalamak onun tarzı değildi. Bu yüzden bunun aksine kendisini tanıtmak için çabalıyordu. Bu şekilde belki de yaşlı kadın onu severdi.

Tony arkadaşının bu duruman üzülmüştü. Bildiği şeylerden biri de Roberta Rhodes'in Vicktoria dışında bir gelin istemeyeceği gerçeğiydi. Rhodey de bunun farkındaydı. Gerçi her ne kadar Carol ile ciddi bir ilişkileri olsa da evlilik ya da nişanlılık gibi bir niyetleri yoktu ikisinin de. Bunu ilişkinin başında konuşmuşlardı zaten. Bu yüzden ikisi de şu anlık rahattı. En azından Carol, Rhodey'in annesinin gelmesi ile gerilmiş olsa da ilişkilerini bir üst seviyeye taşıma niyetleri olmadığı için rahattı.

Akşam yemeği şaşırtıcı bir şekilde sakin geçiyordu. Tony hala birilerinin bir diğerini öldürmesini bekliyordu. Ama bu pek mümkün görünmüyordu. Herkes çok sakin duruyordu. Küçük gruplar arasında olan shobeti John'un telefonun çalması bölümüştü. Arayan isme baktığında Vicktoria gülümsemişti. Kim olduğunu anlaması zor olmamıştı.
Arayan: Gün Işığı
John: Komutanım, Bayan Rhodes izninizle.
İki kadından da izin aldıktan sonra telefonu ile birlikte kalkmıştı John. Bucky ona yargılayan gözlerle bakmaktan vaz geçmiyordu. Tuhaftı bu durum. John yanlış bir şey yapmamıştı.

Sarışın adam geri geldiğinde bakışlarını komutanında ve sonra da Roberta Rhodes'a çevirmişti.
John: Kusura bakmayın, önemli bir telefondu.
Vicktoria: Bekletirsen seni öldürebilirdi.
Şarap kadehini dudaklarına götürürken kıkırdamıştı Vicktoria. Diğerleri ne olduğunu anlamamışlardı. Pek de umurlerında değildi. John Walker'ın kiminle konuştuğu onları pek ilgilendiren bir sourn değildi. Ama eğer bu kişi Vicktoria'nın ekibinden birisi ise bu bir avantaj olurdu onlar için. Yine de bu konuyu araştırmak ile uğraşmayacaklardı. Vakit kaybetmeye niyetleri yoktu.

Vicktoria: Anne, istersen artık benim evime geçelim. John bizi bırakacak.
John: Ne zaman isterseniz komutanım.
Rhodey müdehale etmek istese de ağzını kapalı tutmuştu. Gerçi şansına ondan önce brisi müdehale etmişti. Vicktoria'nın asla kıyamayacağı birisi.
Morgan: Teyze, biz bugün burda kalıcaz. Sen de bizle kalır mısın?
Vicktoria: Güzelim benim bir evim var ama. Orda kalabilirim değil mi?
Morgan: Ama ben seninle olmayı özledim teyzecim.
Vicktoria: Annene ya da babana söyleyebilirisn güzelim. Seni bana getirebilirler. Ama haftaiçi olmaz biliyorsun.
Morgan mutsuz bir şekilde kollarını birbirleri ile kavuşturup kaşlarını çatmıştı.

Vicktoria kucağındaki yiğenini öptükten sonra ayaklanarak kardeşine ilerledi ve Morgan'ı onun kucağına bıraktı.
Pepper: Abla, çocuklar da burda kalmanı istiyor.
Vicktoria: Virginya, Afganistan'da uyumayı tercih ederim.
Sarışın akdın derin bir nefes verdikten sonra ablasına sarılmak için ayaklandı Onu ikna edemeyeceğini biliyordu. Neden denemişti ki zaten?

Vicktoria evinde vardığında annesine odasına kadar eşlik etmişti. Sonrasında kendi odasına çekilmeye kaar verdi. Yarın pazardı. Önündeki uzun gün onu bekliyordu. Birilerini öldürmemek için uyuması gerekiyordu. Yoksa birilerini öldürebilirdi. Akşam yemeğinde zaten yeterince gerilmişti. Daha fazlasına gerek yoktu. Belki daha sonra uğraşırdı bu işlerle.

Rhodey... Annen, eski karın ve yeni sevgilinle bir masada yemek yedin. Ki ben bu olaydan bölüm çıkarttım. Ben de nasıl oldu bilmiyorum...

BitterSweet RoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin