Episode 70: Sia's Rage

85 15 0
                                    


Sia'ın öfkesi herkesi korkutuyordu. Sarışın kadın burnunun ucuna kadar gelinmesinin dışında hayatındaki en değerli kişilerden birisi alınmıştı. Bu bir karşı hamleydi. Vicktoria'nın karşı hamlesi. Sia bu hamleyi karşılıksız bırakmayacaktı. Ama şu anda sadece eline geçen her şeyi fırlatmak istiyordu. Bu evdeki herşey paramparça olana kadar durmak istemiyordu.

Nyssa ablasının yanına gitmişti. Öfke nöbetlerinin arasında anca konuşabiliyordu onunla.
Sia: Ne var!?
Gri gözleri Nyssa ile birleşince sert çıkışmasına pişman oldu. Kardeşine bağırmak istemezdi.
Nyssa: General Potts'un yanındaki kişlerin yerini bulduk.
Bu haber Sia'nın gülümsemesini sağlamıştı. Yine de bir yanlışlık olduğunu sezebiliyordu. Devam etmesi için kardeşine bakmayı sürdürdü.
Nyssa: Lorna Lehnsherr, bu soy isim sana tanıdık gelmiştir.
Sia anında tanımıştı bu soyismi. Tanınmayacak bir soy isim değildi, özellikle de bir mutant tarafından. Vicktoria'nın planına bir küfür savurdu. Her şeyi düşünmüştü.
Sia: Yani General Potts buraya gelirken her şeyi düşündü ve Erik Lehnsherr-Xavier'in kızını yanında getirdi. Onların yanına gidemeyeceğim biliyor. Erik ve Charles'dan uzak durmak zordunda olduğumun farkında.

Sia güçlüydü. Sadece para ve insan açısından güçlü değildi. Gelmiş geçmiş en güçlü mutantlardandı. Tıpkı Erik ve Charles'ın da bu mutantlar arasında olduğu gibi. Sia onlarla arasındaki bu güvenli bölgeyi bozamazdı. Erik'in mutantlar üstündeki etkisi zaten tartışılamazdı. Ama Charles, o gizli bir güçtü. Erik'den nefret eden her mutant Charles'ı severdi. İkisinin etkisiyle Sia baş edemeyeceğinin farkındaydı. En azdınan henüz böyle bir risk alamazdı.

Nyssa: Sadece o da değil, bu kişilerin Evangeline Whedon* ile de yakınlar. Birçok defa birlikte görüntülenmişler.
Sia anında durmuştu. İçeriden haber sızdıranı bulamamışlardı. Demek ki bu yüzdendi. Evangeline'den şüphelenmişti ama ona hiçbir zaman detay vermemişti. Kendi kendisine öğrenmiş omalıydı.
Sia: Nerde şimdi?
Nyssa: Hiçbir yerde yok. Madripoor'dan dışarı çıkmamış. Çıktıysa bile henüz çok uzaklaşamamıştır. Adamlara haber verdim, sınırları daha sıkı koruyacaklar.
Sia: Duyuru gönder, Madripoor'daki herkesin telefonuna. Onu tek parça getirene bir milyon vereceğimi söyle.
Kumral kadın başını sallayarak odadan çıkmıştı.

Sia derin bir nefes verdi. Vicktoria Potts'u hafife almıştı başta. Hiçbir gücü olmayan bir insandı sadece, ordudaki gücü sayesinde var olduğunu düşünmüştü. Yanılmıştı ve şimdi bunun bedelini ödüyordu. Vicktoria tahmin ettiğinden de güçlü ve iyi bağlantıları olan bir kadındı. Bu bağlantıları kullanıp Sia'nın burnunun dibine kadar girmekten çekinmiyordu. Cesurdu, Sia bunu takdir etmişti biraz. Ama Vicktoria Potts bu oyunu sert oynamak istiyorsa o da sert oynayacaktı.

Casuslarından aldığı bilgilerle oluşturduğu aile ağacını yansıttı büyük ekrana. Vicktoria'nın tüm ailesini görebiliyordu. Sadece ailesini değil yakın arkadaşlarını da eklemişti. Son zamanlarda öğrendiği ufak bilgiler de burdaydı. Vicktoria ve Erik'in eski sevgili ve yakın arkadaş olması detayı gözlerine çarpıyordu sürekli. Mutant üstünlüğünü savunan Erik, nasıl bir insanla bu kadar yakın olurdu ki? Daha sonra gözleri başka bir isime değdi. Stephanie Strange, Wakanda'nın biricik Kraliçesi. Stepahnie; Vicktoria'nın eski sevgilisi, yakın arkadaşı ve kişisel doktoruydu. Strange kardeşlerden diğeri ise yüce büyücüydü. Sia bu bağlantılara hayranlık duymadan edemedi. 600 yıllık hayatında bu tip bağlantıların ne kdar işe yarayacağını öğrenmişti.

Kendi bağlantısı aklına geldi o sırada, iş ortağını arama vaktiydi. O bu sorunla ilgilenebilirdi. Sonuçta ortaklar bu günler için vardı. Fırlattığı telefonunun paramparça olduğunu fark ettikten sonra yedek telefonunu aldı çekmeceden. Aradığı numarayı bulmak zor olmamıştı. Birkaç çalıştan sonra açılmıştı telefon.
Sia: General Potts, benden çok değer verdiğim birisini aldı.
...
Sia: Hayır, halka duyurulmadı. Sessiz bir işlem yapılıyor bilenlerin sayısı bile sınırlı. Casusların hiçbir şey bulamadı.
...
Sia: Senin bulmana gerek yok. Ama General Potts'dan intikam almak eğlenceli olur. Onun çok değer verdiği 4 kişi var ulaşımına yakın. Bunlardan birisi Avenger, ona dokunamazsın. Diğer üçü tam zamanlı korunuyor. Ama bir tanesi açık uç.
...
Sia: Sadece gözlerini korkutmak istiyorum, öldürmeye gerek yok. Bulamayacakları bir yerde saklasak yeter bence.
...
Sia: Haber bekliyorum.
Karşı tarafın yanıt vermesini beklemeden telefonu kapattı. Göze göz, dişe diş bir durum olacaktı bu. Vicktoria elinden gleni ardına koymuyorsa Sia da koymayacaktı.


Vicktoria: Sorgulamadan bir şey çıktı mı?
Ofisindeyken isim kullanmamaya özen göstermişti. Sia'nın casuslarının her yerde olduğunun farkındaydı. Dikkatli olmalıydı.
Logan: Hayır, henüz çıkmadı. Fazla zorlamadık ama henüz. John ve Wade'in raporları bomoş. Tehdit ya da küfür etmek için bile konuşmamış.
Vicktoria: Hücresine geri götürün, birkaç gün hiç kimseyle konuşmasın. Grant Ward ile konuşursa da kayıtları bana yönlendirin.
Logan: Emredersiniz komutanım.
Vicktoria: Çıkabilirsin Logan.
Logan'ın çıkması ile Vicktoria gözlerini önündeki evraklara çevirdi. Ross'un emekliliği ile birçok kağıt işi üstüne yıkılmıştı. Davasının üstü çabucak örtülmeye çalışılıyordu. Vicktoria hem onun evrak işleri ile hem de Afganistan görevinin evrak işleri ile ilgileniyordu.

Aklının bir köşesinde ise Abomantion vardı. Emil Blonsky'la ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Eski askeri göreve dönemezdi. Orduda büyük bir karışıklığa neden olurdu. Sadece orduda değil uluslararası bir kriz de oluşturdu Abomantion'un Amerikan ordusunda görev yapması. Onu Avengers ya da S.H.I.E.L.D.'a da teslim edemezdi. S.W.O.R.D. başka bir trajedi olurdu. Carol Danvers'ın biricik arkadaşı oranın başındayken bunu yapmazdı. Ayrıca S.W.O.R.D.'a güvenmek bir hata olurdu.

Başı ağrımaya başlamıştı. Bu mesele ile ilgilenmeyi bir kenara iteledi. Masasının üstündeki kırmızı renkli tüm dosyaları kasasına yerleştirip kitlediğinden emin oldu. Mesai saat bitiyordu. Üstlerine görünmeden binadan çıkmak istiyordu. Üstleri, Vicktoria'nın daha uzun bir izin yapması konusunda ısrarcıydı. Gördükleri yerde bunu söylemkten çekinmiyorlardı.

Eve gitmeden önce küçük bir kafeye gitti. Henüz araba kullanamadığı için taksiyle gelmişti. Kafenin içinde, köşedeki masalardan birinde ise kendisini Tyler Hayward vardı.
Tyler: General Potts, sizi sağlıklı bir şekilde aramızda görmek ne güzel.
Sadece başını sallamkla yerinmişti Vicktoria. Hızlıca bir kahve sipariş ettikten sonra bakışları karşısındaki adamdaydı.
Vicktoria: Ne istiyorsun?
Tyler: Sadece sizden ufak bir iyilik General Potts.
Viktoria yüzündeki alaycı gülümsemesini silmişti. Tyler Hayward ondan iyilik istiyordu. Bu gülünecek bir durumdu. Vicktoria bu adama asla isiylik yapmazdı. Ayrıca Tyler Hayward ondan çekiniyordu. Bunu isteyebilemsi bile büyük bir başarıydı.

Vicktoria: İyilik?
Tyler: Aslında bu sizin için de bir iyilik olacak General. Abomantion'un ordu karargahında tutulduğunu biliyoruz. Onu bana teslim etmenizi istiyorum.
Bu adam öldürülmek için çığlık atıyordu resmen. Vicktoria sakin bir tavırla başını sola yatırdı.
Vicktoria: S.W.O.R.D.'a bir askeri mi vermemi istiyorsunuz?
Tyler: Abomantion sadece bir asker değil General.
Vicktoria sol eliyle kahve kulbunu kavrayıp bir yudum aldıktan sonra dfincanı tekrardan masya bıraktı. Koyu mavi gözleri öfkeyle parlamaya başlamıştı.
Vicktoria: Hayward, bir seninle aynı seviyede değildiz. Sen benim istediklerimi yaparsın, karşılığında da ben S.W.O.R.D.'daki herkesi tutuklama fikrini bir kenara itelerim.
Karşısındaki adamın ağzını açmasıa izin ermeden ayaklanıp yeniden konuştu.
Vicktoria: Bir daha böyle şeylerle gelecek olursan, patronunla konuşmam gerekecek.
Kafeden çıkıp hızlıca bir taksiye bindi. Bugün dertleri hiç bitimiyordu.

*Evangeline Whedon: Yine The Gifted'den kendisi, Mutant Underground'un kurucularından birisiydi. Aynı zamanda bir avukat.

BitterSweet RoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin