Episode 34: Even If She Was Dead It Wouldn't Be A Problem For Her

236 24 13
                                    

Vicktoria elleri bağlı bir şekilde uyanamasında sonra içinden ettiği küfrülere bir yenisini ekledi. Karşısındaki John ve Frank'in de bağlı olması daha sinir bozucuydu. Onlar henüz uyanmamıştı. Ama Vicktoria uyanabilmişti.

Bildiği şeyler sınırlıydı. Bir örgütün ya da başka bir ülkenin istikbaratının elinde olduğunu biliyordu. Burada kaldığı her saniye işkence göreceğini biliyordu. Hem kendisini hem de askerlerini burdan çıkarmalıydı. Bunu da en hızlı şekilde yapmalıydı.

Görebildiği kadar dışarıya baktı. Onları ülkeden çıkarmadılarsa hala büyük bir şansları var demekti. İçinde bulundukları bodrum katının soğuk olmaması ve ufacık pencereden gördüğü kadarıyla da haklıydı. Hala Afganistan'da olmalılardı. Şansları yüksekti.

Hala Afganistan'dalarsa bu bina tahmin etiği kadar büyük değildi. Burası en alt kat olmalıydı. Üstte ise en fazla beş kaç vardı. Şanslılarsa bulundukları kat tek bodrum katıydı. Bu da kaçmalarını kolaylaştırırdı. Kaçmalarının kolaylaşması demek Vicktoria için daha fazla zaman demek oluyordu. Bir plan yapmak için daha fazla zamanı vardı.

Frank Castel gözlerini açtığında ellerini hareket ettirmek istedi. Buna çabalasa da başaramamıştı. Gözlerini defalarca kırpıştırdıktan sonra kendisine gelebilmişti. Karşısındaki andalyeye bağlı komutanını görünce ise başında aşağı kaynar su dökülmüş gibi oldu.
Frank: Komtanım! Siz-siz iyi misiniz? Yaralı-
Vicktoria: Sakin ol Castel. İyiyim. Sen iyi misin?
Frank: İyiyim komutanım.
Vicktoria gülmsemişti. Onun iyi olması önemliydi. Yine de aklı hala uyanmamış olan John Walker'daydı. Nedne hala uyanmıyordu? Nesi vardı?

Frank: Walker!
Yanındaki John'u dürtmeye başlamıştı. Vicktoria dikkatle onu izliyordu. Çok geçmeden uyanan John Walker derin bir nefes aldı. Kendi kendine uyanmayan tek kişi olduğu için paniklemişti.
John: Komutanım-
Vicktoria: İyiyim Walker. Yaran var mı?
Hızlıca sözünü kesmişti. John ise omuzuz anlamada salladı başının. Biraz kımıldanmaya çalışmıştı. Ama diğerleri gibi başarısız olmuştu.

Gelen adım sesleri üstüne Vicktoria keskin bir hamle ile başını kapıya çevirdi. İçeri giren esmer adama bakıyordu. Hatırlamaya çalışıyordu ama tanımadığı bir yüzdü. Vicktoria yüzleri asla unutmazdı.
Reza: Günaydın, günaydın... biz de uyanmanızı bekliyorduk.
Yüzündeki rahatsız edici gülümsemesi ile duvara yaslanmıştı. Vicktoria bu adamı sevmemişti. Gerçi herkesi seven biri olduğu söylenemezdi ama sırf kendisini ve iki askerisni sandalyeye bağaldığı için bile bu adamın iki kolunu kırmaya karar vermişti.
Vicktoria: Karşında kim olduğunu bile bilmiyorsun.
Alay etmişti. Sadece alay etmemişti. Karşısındakini küçümsemişti. Onun lakabını bilen birisi onu kaçırmaya cesaret edemezdi. Bu yüzden böyle düşünüyordu. Ama yanılmıştı Vicktoria Potts.

Esmer adam, Vicktoria'nın yanına yaklaşıp çenesini sağ avucu içine almıştı. Vicktoria çenesinin sıkılmasına tepki vermedi. Onun yerine tepki veren iki kişi vardı zaten.
Frank: Kim olduğunu bilmiyorum ama o siktiğimin ellerini komutanımın üstünden çekmezsen senin bağırsaklarını sen hala canlıyken sökerim!
John: Komutanımı rahat bırak! Tabii ölene kadar yumruklanmak istiyorsan başka!
İki adamın da aynı anda konuşması Reza'nın kıkırdamasını sağlamıştı. İkisinin de komutanlarına olan sevgi ve saygılarını takdir ediyordu, kendilerinden önce düşünüyorlardı komutanlarını.
Reza: Kim olduğun gayet iyi biliyorum, Vicktoria Potts. General Potts, Sürtüklerin Karliçesi.
Yüzüne takındığı gülümsemesini düşürdükten sonra Vicktoria'nın çenesini savururcasına bırakmıştı.

Vicktoria: Kim olduğumu bilmen bir şey değiştirmez. Kime bulaştığını bilmeyen bir gerizekalıdan öte değilsin sen.
Reza: Ellerin bağlı olduğu sürece hiçbir şey yapamazsın.
Alayı fark edilebilirdi. Vicktoria şu anda onu tekmeleyerek bayıltmayı o kadar çok istiyordu ki. Bu adam ayakları da bağlı olduğu için şükür etmeliyidi.

BitterSweet RoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin