Episode 26: I'm Sorry Sister

272 29 19
                                    

Doğum günü partisinden sonraki güne uyandı Vicktoria Potts. Tatil olmasına rağmen erkenden kalkmıştı Vicktoria. Koyu renkli bir pantolon giyip üstüne klasik bir bluz geçirmişti. Yaz aylarında olduğu için askılı bir bluz tercih etmişti. Yine de evindeki klimalar çalışıyordu. Erken kalkamasının da bir sebebi vardı. Ekibini toplayacaktı. Gelen görev emrini onlarla konuşmak istiyordu. Kabul etmek istemese de bu emri hiçe sayamazdı.

Ekibinin gelmesini beklerken kahvaltı yapmaya karar verdi, gerçi yiyesi yoktu ama sağlıklı kalmalıydı. Büyük bir kahvaltı hazırlamakla uğraşmak istemediği için hızlıca kahvaltı yapmıştı. Bulaşıkları yerleştirirken ekibinin ilk üyeleri gelmişti. John Walker ve Yelena Belova aynı anda gelmişti. Yelena bundan pek rahatsızlık duymazken John komutnaının bakışları karşısında biraz utanmıştı.

En son gelen Frank Castel'dan sonra herkes merakla Vicktoria'ya bakıyordu. Neden hepsini aynı anda çağırdığını merak ediyorlardı.
Vicktoria: Görev emri geldi.
Kahve sehpasındakievrağı diğerlerinin bakması için uzatmıştı.
Wade: Komutanım, bir tek sizin emriniz varda gideriz. Biliyorsunuz. Zorunlu görev umrumda olmaz.
Vicktoria: Biliyorum Wilson. Eğer siz de gelirseniz, imzalayacağız.
Kırmızı kostümlü adam başını sallamıştı. Ne olacağını merak ediyordu. Onun için bir yere gitmek pek de önemli değildi aslında. Sonuçta yaşamka için de pek bir sebebi yoktu.
John: Afganistan, sonrasında ihtimaller dahili Rusya. Komutanım bu çok tehlikeli bir görev.
Vicktoria: Burdaki kimsenin tehlikeye hayır diyeceğini sanmıyorum Walker. Sen de dahil.

Haklıydı. Burdaki kimse tehlikeden geri durmazdı. Güçleri olanların yanı sıra hiçbir gücü olmayanlar da korkmuyordu. Bu ekipteki kimseyi ölümden geri tutan bir şey yoktu, komutanları da buna dahildi.

Vicktoria: Bu durumu oy çokluğu değil, oy birliği ile çözmek istiyorum.
Herkes birbirine bakmıştı. İçlerinden biri bile hayır derse gidilmeyecekti. Gerçi kim hayır derdi ki? Hiçbirinin hayır deme niyeti yoktu zaten.

Vicktoria yüzündeki gülümseme ile evrağa imza attı. Artık geri dönüşleri yoktu. Bu evrak yarın teslim edilecekti. Hemen sonrasında da görev yerine gönderileceklerdi.
Vicktoria: Evrağı teslim etmeye gidiyorum şimdi. Yarın akşama kadar vaktiniz var. Hazırlanın. Bu kolay olmayacak. Ama sizin de kolay görev semediğinizi biliyorum.
Memnuniyetle gülümsemişti. Kurduğu bu ekibin kendisiyle ölüme bile geleceğini bilmek güzel bir histi. Her daim yanında birilerinin olduğunu hisediyordu.

Herkesin gitmesi sürmüştü biraz. Özellikle Yelena ve John. Görevden ötürü Vicktoria onlarla konuşmak istemişti. Tabii Barney de bu kişilere dahildi. Ona kardeşi ile konuşmasını tavsiye etmişti. Tıpkı Yelena'ya da ablası ile konuşmasını tavsiye ettiği gibi. İkisinin de bu tavsiyeleri dinlemeyeceğini biliyordu. Yelena da Barney de inatçılardı. Gideceklerini de söylemeyeceklerdi. Vicktoria'nın da söylemeye niyeti yoktu. Onların hayatına saygı duyuyordu. Bunun dışında Rhodey'in gideceğini bilmesini istemiyordu. Yoksa Nick Fury ile birlikte bir şekilde gitmesine engel olurlardı. Bunu istemiyordu.

Odasına çıkmıştı Vicktoria. Japon tokalarından birini seçmişti. Bunu kız kardeşine hediye edecekti. Çıkıp yeni bir toka alabilirdi. Ama bu toka istediği gibi olmazdı. Ofis yaptığı odaya gitip bileme setini almıştı. Tokanın ucunu sökerek içinde saklı olan bıçağı ortaya çıkardı. Bu yüzden tokayı başka bir yerden almamıştı. Kendi tokalarının hepsi özeldi. Kardeşine de böyle bir toka vermek istiyordu. Gerçi Pepper bu tokayı saçına takmazdı. Ama pek umursamadı bunu Vicktoria. Pepper zaten japon toka kullanmazdı. Yine de kendisini savunması için bu tarz bir şeyin yanında olmasını istiyordu. Kız kardeşinin yanında değilken bile onun güvende olduğundan emin olmak istiyordu.

Tokanın içindeki bıçağı biledikten sonra gülümsedi. Çekmecelerden birinde olan şampanya rengi kaplama kağıdını aldı. Hediyesi için bir paket kestikten sonra nerdeyse her şey hazırdı. Masasında duran küçük not kağıtlarından birini alıp üstüne kısa bir not yazmıştı. Pepper'a gittiğini söylemeyecekti. Böyle öğrenmesi daha iyiydi.

BitterSweet RoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin