Merhaba arkadaşlar, tekrar yepyeni bir kurguyla karşınızdayım. Myosotis isimli kurgum henüz bitmedi ve ben tekrar bir kitapla karşınızdayım. Daha bölümleri nasıl bir sırayla atacağım karar vermedim.
İlk bölüm içime sinen ve herkesi merakta bırakacak bir bölüm oldu. Acaba dedirtecek birçok detay olacak ve olayların nasıl gelişeceğini hep birlikte göreceğiz.
Şimdi sizi daha fazla tutmadan ilk bölümle baş başa bırakayım. Destekleriniz, eleştirileriniz, yorumlarınız benim için çok önemli o yüzden lütfen her düşüncenizi belirtin yorumlarda.
Keyifli okumalar dilerim. <33
Bölüm 1 | TABLO
"Kahverenginin en göz alıcı rengiydi belki de..."
...
Gerçekten acı mı çekiyor? Yoksa ruhu yaşadığı acılardan dolayı bedenini terk mi ediyor? İki soru, ikisi de düşündürücü. İnsanların aklını karıştıran iki soru, bir resim. Deminden beri insanların düşündüğü buydu. Sonunda istediğim resim galerisini açmıştım ve ilk sergim 1 saat önce başlamıştı. İlgileri odak noktası olan 24 numaraydı. Çizdiğim resimlerin bir adı yok, numara olarak anıyordum. Herkes çok beğenmişti resimleri. Neredeyse yarısı da satılmıştı. 24 numarayı alan henüz olmamıştı ama ilgileri üzerine çekmeyi başarmıştı. İstediğim de buydu zaten.
"Sizce nedir bu resmin konusu Mr. Dağra?" diye sormuştu Alessandro Mattias, Dağra Vural'a. Alessandro Mattias, kendisi İtalyan bir hayırsever. Hayırsever dediğime bakmayın, nerede yetim ya da öksüz bir çocuk görse 'sahip çıkma' adı altında onları yanına alıyordu. Niyeti pekte yardım etmek olmadığından ötürü pek sevilmez.
Dağra Vural "Bence sadece acı çekiyor." derken Alessandro'nun kaşları çatılmıştı. "Neden?" Dağra Vural kısa bir bakış atarak tabloya döndü ve "Acı çekiyor çünkü geçmişinden pişman. Eğer yaşadığı acılardan dolayı ruhu bedenini terk ediyor olsaydı bu bir kabulleniş olurdu fakat resimde kabullenişe dair bir şey yok." Dedi. Aslında orada bir kabulleniş var fakat bu acılarını kabullenmek değildi. Resimdeki kabulleniş aslında ölümü kabulleniş. Ruhu bedenini yaşadığı acılardan dolayı terk ediyor, bu yüzden ölümü kabulleniştir.
"Mrs. Melin, tabloda anlatım istenen nedir?" diye sordu bu sefer Alessandro Mattias, bana hitaben. Yarım yamalak Türkçesiyle ifade etmeye çalışmıştı kendini. Gözlerimi Dağra Vural'a çevirerek, "Yanılıyorsunuz Bay Dağra. Bu resimde bir kabulleniş var fakat bu acılarından kaynaklı bir kabulleniş değil. Bu aslında ölümü kabulleniş. Düşündüğünüzün tersi bir şekilde resme bakarsanız aslında öyle olduğunu göreceksiniz. Gerçek bir hikayeden esinlendiğim bu eserim, geçmişinde çektirdiği acıların ona misliyle ödenmesini ve bunu hakettiğini düşünerek, ölümü kabullenmiş olduğunu göreceksiniz." diyerek kendi kendime söylediğim şeyleri, onlara tekrarlamıştım.
Yaptığım açıklama onu afallatmıştı. Bu yönden hiç bakmadığına eminim. Alessandro Mattias beklemediği bir şekilde şaşkınlığını dile getirmişti.
"Bu çok anlamli gerçekten Bayan Melin. Siz harikasınız!"
Gülümseyerek, "Teşekkürler Bay Alessandro." dedim. Dağra Vural'dan ses çıkmazken bakışlarımı ona çevirdim. Benim gözlerim ne kadar maviyse onun gözleri de bir o kadar tezattı. Kahverenginin en göz alıcı rengiydi belki de... Bir şeyler söyleme gereği hissetmiş olmalı ki, dudakları aralandı. "Şaşırtıcı gerçekten. Sürprizlerle dolusunuz Melin hanım. Resimleriniz de sizin gibi insanları şaşırtacak detaylarla dolu ve eserlerinizi eşsiz kılanda bu sanırım." Sözleri gurur okşayıcıydı fakat sürekli duyduğumdan ötürü bu beni etkilememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABLOLAR
Teen FictionKüçükken annemin bana tekrarladığı sözleri söyleyeceğim. Bunu bilmesine imkân yok. Elimdeki silahı alnından çektiğimde bir şey söylememişti henüz. "Bonum fac, donec malus-" "Discedat de mundo." (𝘒ö𝘵ü𝘭ü𝘬 𝘥ü𝘯𝘺𝘢𝘥𝘢𝘯 𝘢𝘺𝘳ı𝘭ı𝘯𝘤𝘢𝘺𝘢 𝘬𝘢...