Merhaba...Aynı girişle başladım ama olsun.. Üzgünüm biraz. BİRAZ DEĞİL BAYA ÜZGÜNÜM. ASİL'İM YARALI, RENA VE EREL'İM ÖLDÜ, YALIM- YALIM'IM AĞĞĞ
LİRAZ AYSA'NIN ABİSİ!
Sanki kendim yazmamış gibi bir de ağlıyorum biliyor musunuz?
Neyse neyse.. Bu bölüm sakin ama üzücü yine. İnş güzel günler göreceğiz, Kahra da artık bir siktirip gitsin diyor herkes dplexğleşd gitsin artık sıkıldım..
Keyifli okumalar, üzülmeyin.
BÖLÜM 45 | KALANLAR VE GİDENLER
"Bazılarımız kalır, bazılarımız gider. Bazılarımız özler, bazılarımız ağlar."
...
Dağra Vural.
"Melin! Güzelim geldik dayan olur mu? İyi olacaksınız."
Sedyenin üzerinde acı içinde kıvranan Melinle çaresizce konuşuyordum sadece. Gelmemeliydi, üzüldü dayanamadı işte. "İyisin sevgilim, bırakmazsın ki sen beni. Bebeklerimiz de bırakmaz." dedim, içimdeki ağlama isteğiyle daha önce hiç karşılaşmamıştım.
İyi olsunlar Allah'ım bırakmasınlar beni.
"Dağra.." dedi Melin, acı içinde. Elini sımsıkı tutup diğer elimi de yanağına yerleştirdim. "Bebeklerimiz.. Bırakmasın bizi." diye devam etti, kesik kesik konuşuyordu.
"Bırakmazlar çiçeğim, konuşma şimdi tamam mı? Geçecek birazdan."
Daha fazla ileri gidemediğim de Melin'in elini bırakmak zorunda kalmıştım. Gözden kaybolduğunda endişem gram azalmamıştı. İçeri de giremiyorum, sinirden delirmek üzereyim. İyi olsunlar, bir şey olmasın onlara.
Sinirle ellerimi saçlarıma geçirdim. Koridorda bir o yana bir bu yana giderken bana doğru gelen Alper'i gördüğümde durdum. Yanıma geldiğinde onu buraya dikmekten başka çarem yoktu. Yalım, Asil, Erel, Rena hiçbirinin durumu iyi değildi onlara da bakmam lazım. Melin'in yanından ayrılmayı istemiyorum ama onları görmezsem içim rahat etmeyecek.
Gözüm Melin'in girdiği odada kalsa da adımlarım beni diğer tarafa yönlendirmeye başladı. Biraz ilerlediğimde Erel ve Rena'nın başında olan Alaz'ı gördüm. Çok fazla kargaşa vardı şu an ve kimse ne olduğunu algılayamıyordu. Erel ve Renayı görevliler götürürken Alaz onu bırakmamak için direniyordu.
Hızlıca yanına gidip kolundan tuttum. Çekmeye çalışırken ben ne kadar kuvvet uyguluyorsam o daha çok direniyordu. Sonunda kurtarmayı başardığımda kollarımla sıkı sıkı sardım onu. Yere çöktük ikimizde. Koskoca adam kollarımın arasında ağlıyordu.
"Erel! Ölme Erel nolur ölme!"
Alaz'ın sesi hastaneyi inletirken kollarımdan kurtulmak için çabaladı. Daha sonra bir hemşire gelip iğne yapmak istedi. Alaz rahat durmadığı için yapamadı. Kolunu sabitleyip iğneyi yapması için yardım ettim. Hemşire saniyeler içinde iğneyi yaptı. Daha sonra da Alaz yavaş yavaş sakinleşti. Ağlamaya devam ediyordu ama bunu engelleyemiyordum.
"Bu tarafa getirin onu, odaya alalım." dedi hemşire, başımı sallayıp Alaz'ı kolundan tutup kaldırdım ve söylediği odaya soktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABLOLAR
Teen FictionKüçükken annemin bana tekrarladığı sözleri söyleyeceğim. Bunu bilmesine imkân yok. Elimdeki silahı alnından çektiğimde bir şey söylememişti henüz. "Bonum fac, donec malus-" "Discedat de mundo." (𝘒ö𝘵ü𝘭ü𝘬 𝘥ü𝘯𝘺𝘢𝘥𝘢𝘯 𝘢𝘺𝘳ı𝘭ı𝘯𝘤𝘢𝘺𝘢 𝘬𝘢...