46 | Asırlık Uyku

27 5 15
                                    


Merhaba.. Sanırım buraya uğramayalı, en azından tablolara bölüm yazmayalı bir ay oluyor. Kendilerini çok özlemekle beraber yorulduğumu hissettim. Beni gerçekten yormuş kitap.. Verdiğimiz kayıplar bir yana kendi hayatımda da olan sorunlar nedeniyle bu yorgunluk katlandı. Neyseki özlem dolu günler geri de kaldı. Tablolar - 46. Bölüme hoşgeldiniz.

Keyifli okumalar <3

BÖLÜM 46 | ASIRLIK UYKU

"Bir uyudun, asırlar geçti sanki kardeşim."

...

~3 ay sonra~

Dakikalar, saatler, günler hatta aylar geçti o günün üzerinden. Herkesi kaybetmek pahasına gittiğimiz o yer bilmem kaç kişiye mezar olmuştu. En başta da Erel ve Renaya.
İkisininde cenazesini yaklaşık 3 ay önce yapmıştık. O kıyametin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra. Yapamadım tabi, toprağın altına koymayacaktım ben. Dinlemediler beni, ikisini de yan yana koydular mezara. Asil iyileşti bu süre içinde. Aysa... Abisi yani Lirazla konuşmuyor henüz. İnanmıyor, kendini abisi olduğuna alıştıramıyordu bir türlü. Liraz ise her gün yanına gelir nasıl olduğunu sorar cevap alamayınca da giderdi. Kırılırdı ama ertesi gün yine gelirdi.

Aysayla çok konuştum ama bu konuda kendi kararını kendisi vermek istediğini söylediğinde sesimi çıkarmadım. O en doğrusunu bilir ve yapar.

O olayın en acı tarafı ise Yalımdı. 3 aydır komadaydı. Ne iyileşti ne kötüleşti. Bize göre derin bir uykuda. Yılların verdiği yorgunlukla uyuyordu. Abisine olan özleminden dolayı uyuyordu. Küçücük bir çocuktu benim gözümde. Ne kadar aynı yaşta olsakta öyle. Abisi Yalımı vurdu, ikizimi vurdu, Erel ve Renayı öldürdü.

Arkın hafızasını kaybetmişti. Ne yaptıysa bilinci olmadan yaptı yani. Bana göre ise o benim kardeşimi öldüren kişi. Ne yaparsa yapsın asla affetmeyeceğim biri. Yalım ve Dağra onu özlemişti. Bu yüzden yaptığı şeyleri göz ardı edebilirlerdi. Nedenler umrumda değil açıkçası, beni sonuçlar ilgilendirir. Bu yüzden Arkın hakkında ne Dağra ile konuşuyorum ne de bir başkasıyla.

Karnım büyüdü. Bebeklerim büyüdü. 6. Ay bitmek üzere. Dağra ile evlenmek istemiştik ama Yalım komadayken ikimizde bunun doğru olmayacağını bildiğimiz için kimseye bir şey demedik. Cinsiyetleri de belliydi. Asil ve ben gibi bir kızım bir oğlum olacaktı. Dağra ile isimlerine karar vermiştik. O kızımızın ismini seçti bense oğlumuzun. Tabi kimseye bir şey söylemedik henüz. Bunun sebebi de doktor Yalımın uyanacağı konusunda ümitli. Bizde bir umut uyanırsa ilk o da duysun diye söylememe kararı aldık. Kızımızın adı Almina Minel olacak, oğlumuzun adı da Umut Ilgaz. Doğumlarına az kaldıkça içimdeki heycan ve korku birbirine giriyordu. Dağra ve Asil her seferinde beni rahatlatsalar da çoğu zaman bu korku geçmiyordu.

Son olarak Kahra. Onun ölümünün üzerindense bir buçuk ay geçmişti. Tam tamına bir buçuk ay. Yalımın koması o kadar sarsmıştı ki herkesi çok bile dayanmıştık Kahraya. Tekrar hatırlayıp canımı sıkmak istemiyorum.

Şimdi ise eve gidiyorduk Dağra ile birlikte. Hastanede çok kalmıştık Asil ve Eliza gidip dinlenmemizi istemişti. Hamile olduğum için gelmemem konusunda ısrarcıydı Dağra. İçim rahat etmiyordu ki o yüzden bir saatte olsa her gün uğruyordum hastaneye. Gözlerim kendiliğinden kapanıyordu. Uyumamak için direniyordum. Eve gidince Dağra ile birlikte uyuyacaktım. Sürekli önce ben uyuyordum onunla konuşamıyordum yeterince. Yerimde kıpırdanıp arabanın camını açtım.

Biraz hava uykumu açacaktır eminim. Elimi karnıma yerleştirip bebeklerimi hissettim. Onların varlığı beni öylesine mutlu ediyor ki... İçim huzur dolu oluyordu. Hiçbir şey düşünmem gerekmiyordu o zaman. Her şey tastamamdı benim için.

TABLOLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin