Selam yavvrularımm nasılsınız? 2 gün sonra yb geldi umarım merakınıza değecek bir bölüm olmuştur. Bölüm sonunda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakınnn...Keyifli okumalar...
BÖLÜM 17 | 66. ODA
"16, 12, 15, 1, 22"
...
Bir resim çizdim. Kalbi kırık bir kız çocuğu, hayalleri, umutları bir bir yok edilmiş bir kız çocuğu... Küçüklüğümden beri resim çizmeyi çok severdim. Bana en iyi gelen şey resim çizmek ve yazmak. Kendimi, içimdeki duyguları bu şekilde rahatlatabiliyorum ancak. Kimse beni anlamamayı tercih ettiği zamanlarda bile ya çizerdim ya da yazardım. Hâlâ daha yazıyorum...
12 yaşımda tüm bunları bilerek büyüdüm. Yaşım her ne kadar küçük olsa da, o zamanlar anlayabileceğim şekilde konuşulurdu benimle. Zamanla büyüdüm ve 15 yaşımda annemi ve babamı kaybettim, daha doğrusu biri tarafından katledildiler. Bir sene saklandıktan sonra, birkaç kişinin yardımıyla Melin ismiyle bir yurda verildim. 16 yaşımda günlüğe başladım, 17 yaşımda beni buldular. Babamın bana öğrettiği değerleri hiçbir zaman unutmadım. Hemde hiçbir şeyi unutmadım. Her gün, her saat, her dakika aklıma kazıdım. Sen Bera Milassın! Sen Bera Milassın!
17 yaşımda beni alan kişi Deustu. Henüz gücümü tam anlamıyla kullanamadığımdan Deus'a hiç karşı gelemedim. Ben engel olamadıkça, o daha çok hüküm kurdu ruhumda, bedenimde. Bedenime ilk dokunduğunda, ilk kez ruhumu ele geçirdiğinde kendimde değildim. Dayak yemekten baygın düşmüştüm. Buna rağmen kaçmaktan vazgeçmeyip, kanımda akan Milas kanının gücüyle sürekli planlar kurdum. Her seferinde yakalanmıştım ama pişman değildim. Uzun bir süre sonra farkettim ki suyuna gidersem ondan kurtulmam daha kolay olacaktı.
Lilya benden sonra gelmişti. Onunla kısa süre içerisinde çok yakın olmuş, birbirimize destek olmuştuk. Ona da çok yardım ettim. Ben kabullenmiştim ama o kurtulsun istedim. Başaramadık...
Bir zaman sonra o da kabullendi bu durumu. Bu sefer yeni bir plan kurduk. Deustan kurtulmak istiyorsak, o ne isterse yapıp, kendimizi güçlendirecektik. Bize verdiği her imkanı kullandık, her türlü işkence aletini, her türlü silahı, her türlü bomba yapımını, kullanımını öğrenmiştik. Yetiştirdiğini sandığı kişiler arasında gözüne girmeyi başarmıştık. Bize güvenmiyordu ama en yakın koruması yapmıştı. Attığımız her adımdan haberi vardı. Ondan bir şey saklamadığımızı sanarken aslında ondan çok şey saklıyorduk.
Deus'un yaşını bilmiyorum. Beni yurttan aldığında daha gençti. 25 bilemedin 27 yaşında falandı. Şimdi ben 25 yaşındayım ama ömrüm bitmiş kadar yorgunum.
Lilya'nın buraya geliş süreci de hemen hemen benimkiyle aynıydı. Onunda ağabeyi önce kaçırılmıştı. Fakat her ne olduysa geri getirilmiş, daha sonra da gözleri önünde öldürülmüştü. Yıllardır bunun acısıyla yaşıyor. Bizi birbirimizden başka kimse anlamamıştı daha doğrusu.
"Melin... İyi misin? Gelmek zorunda değilsin." dedi Lilya, saçmalık ben gelmezsem olmaz. Ne olursa olsun gideceğim. Geçmişimde olsa, gideceğim.
"Hayır Lilya, geleceğim." dedim, kararlılıkla. Olduğum yerden kalkarken, telefonum çalmaya başladı. Dağra gelmiş olmalıydı.
"Alo?" telefonu açtığımda, kahve gözlerine tutulduğum adamın sesini duydum.
"Tamam gidin siz, çıkıyoruz bizde birazdan." dedim Dağra'nın sesini duyduktan sonra. Birkaç saniye geçince telefonu kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABLOLAR
Teen FictionKüçükken annemin bana tekrarladığı sözleri söyleyeceğim. Bunu bilmesine imkân yok. Elimdeki silahı alnından çektiğimde bir şey söylememişti henüz. "Bonum fac, donec malus-" "Discedat de mundo." (𝘒ö𝘵ü𝘭ü𝘬 𝘥ü𝘯𝘺𝘢𝘥𝘢𝘯 𝘢𝘺𝘳ı𝘭ı𝘯𝘤𝘢𝘺𝘢 𝘬𝘢...