-35-

83 3 0
                                    

Zeynep'ten

Vizelere bugünle birlikte hepi topu üç gün kalmışken, geçen gece ders çalışmak yerine pikniğe gitmemiz harika olaydı gerçekten. Çok güzel hataydı, bir daha yapmalıyız.

"Dün o kadar çay içmişim ki tüm gece tuvalete gittim bu salak Mert yüzünden. Yudum yudum diye diye on bardak çay içirdi bize. Hala midemde çaylar var, hissediyorum. Yürürken midemden sesleri geliyor." diye sitemle konuştu Murat. Karnını tutarak konuşmasına güldüm.

"Abiciğim sanki ben dedim yudum yudum içelim diye. Oyunun kuralı bu, ben koymadım ya! Ne yapsaydım?" diyerek kendini savundu Mert.

"Ay bir susun lütfen ya! Bir kere de boş yere tartışmayın!" Kerem araya girip tartışmayı böldüğünde Mert ile Murat hızla birbirlerine baktılar.

"Ha daha ciddi konular için tartışalım ve kavga edip küselim yani? Helal be, valla bravo." dedi Mert Kerem'i alkışlayarak.

"Bu bizi baya birbirimize düşürmeye çalışıyor." dedi Murat hayretle Mert'e bakıp eliyle Kerem'i gösterirken. "Gel kanka, bunun gibilerin ağzına laf vermeyelim." dedi ve Mert'in omzuna kolunu attı.

Mert ve Murat Kerem'e kötü bakışlar atarken Kerem şoka uğramış bir haldeydi. E haksız da sayılmazdı. "Lan ben ne dedim şimdi? Ne dramacı çıktınız ya! Valla uğraşılmaz sizinle." dedi. Mert ve Murat herhalde yani der gibi güldüler. Bu üçü aynı evde nasıl yaşayabiliyorlar merak ediyorum doğrusu.

Sonunda yolu bitirip okula giriş yaptığımızda direkt sınıfa çıktık. İlk ders bittikten sonra tam Kerem ile birlikte bizimkilere kahve almak için sınıftan çıktığımız esnada yanımıza bir çocuk geldi. "Ekrem Hoca sizi çağırıyor." dedi bize bakarak. Kerem ile bir anlığına birbirimize baktıktan sonra yeniden çocuğa döndük. Ekrem Hoca dediği dekandı.

"Bizi mi?" diye sordum Kerem'le ikimizi göstererek.

"Evet. Siz Zeynep ile Kerem'siniz, değil mi?"

"Evet, biziz." dedi Kerem.

"Tamamdır, sizi çağırıyor." dedi çocuk.

"Peki, teşekkür ederiz." dedim ve çocuk gittikten sonra Kerem'e döndüm. "Al işte! Aldık başımıza belayı!"

"N'oldu ya, ben anlamadım?" dedi Kerem bana sorgularcasına bakarak.

"Ya ne demek ben anlamadım? Biz okulda kilitli kaldığımız gün dekanın odasına girdik ya?"

Kerem gözlerini anladığını belirtircesine büyüttü. "Haa, doğru! O benim aklımdan tamamen çıkmış ya. Ee, ne yapacağız şimdi?"

"Bilmiyorum. Tam da vizelerden önce olacak şey miydi bu ya? Bayılıyorum başıma iş almaya!" dedim kendime sitem ederek.

"Geçti artık, boşver. Hem bir şey olmaz zaten. Ne olacak ki? Biz o gün odada rol yapmadık mı kamerayı görünce? O role devam edeceğiz, o kadar." dedi Kerem omuz silkerek.

"Aa, doğru! Biz rol yapmıştık! Hatta dur neydi, kilitli kaldığımız için anahtar bulabilme umuduyla hademenin odasını arıyorduk ve yanlışlıkla dekanın odasına girdik. Farkedince de hemen çıktık zaten." diyerek yazdığımız senaryoyu kendime hatırlattım.

"Aynen, buradan devam. Hadi gidelim." Kerem elini yürümem için hafifçe omzuma koydu.

Derin bir nefes aldım. "Allah sonumuzu hayır etsin. Allah'ım bir kahve alacaktık konu nerelere geldi..." dedim ağlamaklı bir ses tonuyla.

"Ne güzel işte, kahveyi dekanla içeceğiz şimdi." dedi Kerem bana bakıp gülerek.

Kaşlarımı kaldırdım. "Nasıl rahatladım anlatamam! Allah razı olsun!"

Kader OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin