Zeynep'ten
"Bence cappuccino içelim." dedi Lüba. Yurtta sıkılınca hazırlanıp bir kafeye gelmiştik. Sonunda yurttan dışarı bir adım atabildiğimiz için seviniyordum.
"Hayır, bence frappuccino içelim." Bu fikir Kader'den gelmişti.
"Hayır, cappuccino!" Lüba'nın ısrarı üzerine sıkkın bir şekilde derin bir nefes aldım. Az önce kafeye geldiğimiz için sevindiğimi söylemiştim ama Kader ve Lüba biraz daha fikir ayrılıkları yüzünden tartışmaya devam ederlerse şu an kalkıp yurda dönebilirim. "Zeynep sen seç, hangisi? Cappuccino mu, frappuccino mu?" diye sordu Lüba.
"Limonata." dedim düz bir tonlamayla. Ne güzel gider soğuk soğuk.
"İyi o zaman." dedi Lüba omuz silkerek. Bu kadar çabuk ikna olmasına şaşırmıştım çünkü son beş dakikadır Kader ile atışıyorlardı. Sonuç olarak Lüba cappuccino, Kader frappuccino ve ben de limonata içtim. O kadar tartışmayı boşuna yaptılar ve ben de boşuna dinledim yani. Harika.
İçeceklerimizi içtikten sonra hesabı ödeyip kafeden çıktık. Yurda doğru ilerlerken kızlar hala kahveyi konuşuyorlardı. Kader frappuccinoyu övüyor ve bunu Lüba'yı kızdırmak için bilerek yapıyordu. Lüba ise bunu farkedemiyor ve ısrarla cappuccinonun daha güzel olduğunu söylüyordu. Onları dinlerken biri beni Lüba'nın cappuccinoyu sevdiği kadar sevse yeter diye düşündüm.
Birden bir adam farkettim. Bizi takip ediyor gibiydi ama emin de olamadım. Az önceki neşeli halime kıyasla şimdi epey tedirgin hissetmeye başlamıştım. İzmir'den, memleketimden, ailemden uzaktaydım ve ilk defa bu kadar güvende olmadığımı hissediyordum. "Kızlar, sizce şu adam bizi takip mi ediyor?" diye sordum hafif kısık bir sesle.
"Yani bilemedim şimdi. İnşallah etmiyordur." dedi Kader.
"Kızlar ben korkmaya başladım." dedi Lüba. Sesinden endişe akıyordu. Haklıydı da. Benim de ellerim titremeye başlamıştı. İçimden dua etmeye başlamıştım.
"Şşt, güzellik! Bir bak bakayım!" dedi adam. Güzellik? Bir sapığımız eksikti çünkü!
"Kızlar kaçalım, koşun." dedi Kader kısık bir sesle. Koşmaya başlamıştık ve tam adamdan uzaklaşıyorduk ki bir evin bahçesinin duvarına tosladık. Başka yol da yoktu. Koskoca İstanbul'da bir çıkmaz sokakta kalakalmıştık. Her şey şaka gibiydi fakat hiçbirimiz gülmüyorduk. Adam bize daha fazla yaklaşmaya başladığında tek düşündüğüm buradan nasıl kurtulacağımızdı. "N'apıyorsun be sen?!" dedi Kader bağırarak.
"Biraz yaklaş göstereyim." dedi adam yüzündeki iğrenç gülümsemesiyle. Yüzüne iğrenircesine, az sonra suratına tükürecekmişim gibi bakıyordum. Tam o sırada koşarak, ama delicesine, hırkasını, çantasını yere atarak koşan biri geldi. Kerem.
"Dokunma lan kızlara, pislik herif!" diyerek yumruğu adamın suratına indirdi. O an şoktan donakaldık. Ne bir adım atıp uzaklaşabiliyorduk ne de bir şey söyleyebiliyorduk. Hepimiz darmadağın olmuştuk. Tek yaptığımız şaşkınlıktan bir miktar aralanmış dudaklarımızla olan biteni izlemekti. Kerem adamla dövüşmeye devam ederken bir yandan da, "Koşun, hemen gidin buradan! Koşun!" diye bağırıyordu bize. Bir anda bağırmasıyla kendimize geldik ve koşmaya başladık. Hem de delicesine.
🌒
Karanlıktı. Gece yarısına yirmi dakika vardı. Yatağıma oturmuş, pencereden gökyüzünü izliyordum. Kızlar uyumuşlardı. Kapkara gökyüzüne bakarken bugün yaşananlar tekrar tekrar zihnimde canlanıyordu. Adamın bizi takip ettiğini farkedişim, kaçmaya başlayışımız ama kaçamayışımız, adamın söyledikleri, Kerem'in koşarak gelişi, adamın suratına indirdiği yumruklar ve bize koşmamız için bağırması. Hepsini tek tek zihnimde canlandırıyor, her bitişinde tekrardan başa sarıyordum. Başıma daha önce hiç böyle bir şey gelmemişti. Bu durum, bunu yaşayanları görüp üzüldüğüm bir durumdu sadece. Bugün yaşayınca anladım ki başkasının başına geleni gördüğümüzde, duyduğumuzda hissettiğimiz üzüntü hiçbir şeymiş. Erkekler de kadınlar gibi tecavüze uğruyor tabii ama erkeklere oranla kadınlar bu iğrençliğe daha fazla maruz kalıyor. Bu yüzden kadın olmak çok zormuş. Çaresiz kalmak, o anda elinin kolunun bağlanması ve sizi balkonlardan izleyenlerin olaya acıyarak bakması ancak hiçbir şekilde yardımcı olmayı düşünmeyip, müdahale etmemesi insanın çok zoruna gidiyormuş. Her şey bittiğinde bir şokta buluyormuşsun kendini ve içinden haykırarak ağlamak gelse de ağlayamıyor, tek bir damla gözyaşı dökemiyor, öylece boşluğa bakıyormuşsun. Ya da gökyüzüne.
Bugün yaşadığım korkuyu ve hissettiklerimi hiçbir zaman unutamayacağım. Ve bizi büyük bir çaresizlikten ve ne yapacağını bilememe durumundan kurtaran Kerem'e bugün için hep minnettar kalacağım.
♡
♡
♡
Hikayeyle ilgili görüşleriniz neler?
Oy vermeyi unutmayın ☆
Yorumlarınızı esirgemeyin :))
Sizleri çok seviyorum! 🤎🤎
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
RomanceAnnesinin evlenmesini istediği çocukla okulda karşılaşan Zeynep'in hayatı bir daha eskisi gibi olmadı.