Zeynep'ten
Kerem'in bana ne anlattığının farkına vardığımda ani bir refleks ve kocaman açılmış gözlerimle kafamı sıradan kaldırdım. Bir süre sadece karşıma baktıktan sonra şokun etkisi geçtikçe ne yaptığımın farkına vardım. Kerem beni uyuyor sanıyordu ve ben şu an kendimi çok fena ele vermiştim.
Aferin sana Zeynep.
Yavaşça sağımdaki Kerem'e döndüm. Her şey yolundaymış gibi görünmeye çalışıyordum ama başarabiliyor muydum onu bilmiyordum. Bir dakika ya. Ya gözlerim hala kırmızıysa?
Kerem ile gözlerimiz buluştuğunda Kerem'in de gözlerini şaşkınlıkla kocaman açtığını görmüştüm.
"Sen uyumuyor muydun?" dedi. Sesinde de tedirginlik vardı. Niye ki? Niye olacak, yaptığı saçmalığın farkına vardı da ondan. Bana niye sevgilini anlatırsın ki ya? Manyak mısın?
"Uyuyordum. Az önce uyandım, ders başladı sandım korktum. O yüzden öyle birden başımı kaldırdım, korkuttuysam özür dilerim." dedim. Kendimden beklemediğim bir şekilde iyi bahane uydurmuştum.
"Sorun değil, ben sadece seni ben uyandırdım sandım o yüzden korktum."
"Yok yok, kendi kendime uyandım seninle alakası yok." dedim kafamı sağa sola sallayarak.
"Anladım." dedi ve birkaç saniyelik sessizlikten sonra ekledi. "Şey, gözlerin çok kızarmış. Bir şey olmadı değil mi?" Eyvah. O kadar belli oluyor mu ya?
"Ee şey, yeni uyandım ya, herhalde o yüzden." Aklıma gelen en iyi bahane buydu.
"Sen ne zamandan beri uyuyorsun ki bu kadar kızarmış?" Emekli polis misin? Niye sorguladın bu kadar anlamadım ki. Bundan sonra en sevmediğim özelliğim ağladıktan sonra gözlerimin gereğinden fazla kızarması.
"Bana uykunun süresi farketmiyor, uyandığımda gözlerim kırmızı oluyor genelde." dedim tamamen sallayarak.
"Sorun yok o zaman?"
"Yok yok. Sorun yok." dedim. Kafasını anladığını belirtircesine salladıktan sonra ikimiz de sustuk. İkna olmuştu sonunda. Çok şükür.
"Zeynep." Lüba'nın sesiyle gözlerimi sınıfın kapısına çevirdim. Kader de yanındaydı. Yanıma doğru ilerlerken bir yandan da konuşmaya devam etti. "Birden kalktın gittin hiçbir şey demeden, biz de seni arıyoruz her yerde."
Tam ona cevap verecekken bu sefer de Kader konuşmaya başladı. "Zeynep, n'oldu sana?" Bana doğru eğilmiş ve gözlerini kısmıştı. Bir daha ağlamayacağım yeminle ya. Ne vardı bu kadar kızaracak, iki dakika ağladık altı üstü.
"Ya iki dakika koridora çıktım, hocaya soru sordum sonra geldim. Yorgundum zaten, uyumuşum, o yüzden de gözlerim kızardı hepsi bu." Kader bir Kerem'e bir bana baktı. Kerem sağ tarafımda oturuyordu. Yani Kader'in yerinde. Aslında yeri sol tarafımdı. Kader'in bakışlarını görünce oturduğu yerden kalkıp kendi yerine geçti. Benim için bir şey farketmemişti gerçi. Hala yanımdaydı. Kader benim yanıma Lüba da Kader'in yanına oturdu. Şimdi herkes kendi yerindeydi çok şükür.
"Zeynep, Kerem var diye sormadım. Gerçi hala var ama olsun. Uyuduğun için olduğuna emin misin? Yani sen sabahları hiç böyle değilsin de." dedi Kader bana doğru eğilerek.
Lüba da kafasını eline dayamış bizi dinliyordu. Dayanamayıp o da bana doğru eğilerek konuşmaya başladı. "Evet Zeynep ben de farkettim. Bak Kerem bir şey yaptıysa söyle burnundan getirelim."
"Ya hayır, Kerem bir şey yapmadı. Yani yaptı da onun suçu değil. Her neyse. Ben bunu size yurtta anlatsam olur mu? Şimdi hiç sırası değil." dedim Kerem'in duymaması için fısıldayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Oyunu
रोमांसAnnesinin evlenmesini istediği çocukla okulda karşılaşan Zeynep'in hayatı bir daha eskisi gibi olmadı.